İslam coğrafyası için zehirli bal hükmünde olan anlaşmanın adı "İbrahim Anlaşmaları'dır. İsrail ile Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn arasında 15 Eylül 2020'de imzalanan, Arap-İsrail normalleşmesine ilişkin ikili anlaşmalardır.

Ortadoğu’da her taş yerinden oynarken, perde arkasındaki şeytani aktör yine sahnede: ABD ve onun ileri karakolu siyonist İsrail. Yıllardır bu coğrafyada kan, gözyaşı ve karmaşa eksik olmuyorsa bunun temelinde emperyalist güçlerin “medeniyet” kılıfına soktukları kirli oyunları yatmaktadır. Son hamleleri ise “İbrahim Anlaşmaları” adıyla sahneye konulan ve bazı Arap ülkelerini İsrail’le aynı masaya oturtan yeni bir kurgudan ibaret.

İlk kez 2020 yılında duyurulan İbrahim Anlaşmaları; 15 Eylül'de İsrail-Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn ile, ardından 22 Aralık'ta Fas ve 24 Aralık'ta Sudan ile yapılan “normalleşme” anlaşmalarıyla şekillendi. Görünüşte barış, iş birliği ve ekonomik kalkınma vaat edilse de bu anlaşmaların özünde İsrail’i meşrulaştırma, Filistin davasını tasfiye etme ve Ortadoğu'yu ABD’nin çıkarları doğrultusunda yeniden dizayn etme hedefi yatıyor.

Bu yeni dizaynda hedef sadece siyasal sınırların değil, zihinsel sınırların da değiştirilmesi. Filistin halkı yıllardır işgal altında zulüm görürken, birçok Arap yönetimi İsrail ile aynı fotoğrafa girmekten çekinmemektedir. Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn, Fas ve Sudan’ın ardından şimdi gözler Suudi Arabistan, Ürdün, Lübnan, Umman, Mısır ve Suriye gibi ülkelerin tavırlarına çevrilmiş durumda.

ABD’nin ısrarla yürüttüğü bu projede ekonomik vaatler ön plandadır. Emperyalist Başkan Donald Trump’ın açıkça dile getirdiği üzere, bu anlaşmalar bölgeye “refah” getirmekten ziyade Amerikan ve İsrail sermayesinin bölgedeki hakimiyetini pekiştirmeye yöneliktir. Kurulması planlanan enerji koridorları, ortak ticaret ağları, teknoloji yatırımları, aslında İsrail’in Ortadoğu’da “normal bir aktör” gibi kabul edilmesi için hazırlanmış birer zemin çalışmasıdır.

Ne yazık ki birçok Arap lideri, halklarının iradesini hiçe sayarak bu oyuna figüranlık etmektedir. İsrail ile normalleşmek; Kudüs’ü, Mescid-i Aksa’yı, Gazze’de öldürülen çocukları, yıkılan evleri, susturulan ezanları unutmaktır. Bu anlaşmalarla birlikte sadece haritalar değil, vicdanlar da yeniden çizilmektedir.

Bugün Müslüman ülkelerin önünde iki yol vardır: Ya Filistin halkının yanında dimdik duracaklar ya da bu kirli tiyatronun birer kuklası olmaya devam edecekler. Unutulmamalıdır ki, adaletin olmadığı hiçbir anlaşma gerçek barışı getirmez.

İsrail ile kurulan her sahte barış, ümmetin ortak davası olan Filistin’in sırtına saplanan yeni bir hançerdir.

Selam ve dua ile...