İzzeddin El Kassam Tugayları’nın sözcüsü Ebu Ubeyde, uzun bir aradan sonra sessizliğini bozarak bir kez daha ümmete, özellikle de İslam dünyasının liderlerine ağır ama haklı bir çağrı yaptı. Onun sözleri sadece bir isyan değil; ümmetin içine düştüğü derin uykuya bir tokat, taşlaşmış vicdanlara bir çığlıktı. “Ey İslam ve Arap ümmetinin liderleri! Büyük partileri ve seçkinleri! Ey Alimler! Sizler, yüce Allah’ın katında bizim hasımlarımızsınız!” diye haykırdı. Bu haykırış, sadece Gazze’den değil, Halep’ten, Arakan’dan, Keşmir’den, Doğu Türkistan’dan da yankılandı. Zira zulüm her yerde, ama ümmetin yöneticileri her zaman olduğu gibi ya sessiz, ya da korkak.
Gazze, 22 ayı aşkın bir süredir ateşin, açlığın ve ölümün pençesinde. Bebekler açlıktan ölürken, anneler ilaç bulamadıkları için evlatlarını kucağında kaybediyor. On binlerce sivil, modern! dünyanın gözü önünde katlediliyor. Fakat ne acıdır ki, dünyanın en güçlü Müslüman ordularını yönetenler, hala diplomatik cümlelerin arkasına saklanmakla meşgul. Bütün bunlar olurken bir İslam ülkesi lideri çıkıp da cesurca “Yeter!” diyemiyor. Kınama, üzüntü bildirme ve acil ateşkes çağrılarından ibaret bir duruş, ne ümmetin izzetini korur ne de zalimi durdurur.
Bugün Mescid-i Aksa ağlıyor, Kudüs yetim, Gazze ölümle kol kola. Tüm bu yaşananlar karşısında suskun kalanlar, aslında sadece mazlumları değil, kendi onurlarını da kaybediyor. Bu, sadece bir savaş değil; inancın, ahlakın ve izzetin sınavıdır. Bu sınavda sınıfta kalan liderler, alimler tarihin karanlık sayfalarında “hain” ya da “korkak” olarak anılmaktan kurtulamayacaklardır.
Ey iman edenler! Yeniden iman etme zamanı geldi. Zira Kur’an bize sadece namazı değil, zalime karşı durmayı da emrediyor. Suskunlukla değil, eylemle iman tazelenir. Peygamber Efendimiz (sav), “Zulme rıza zulümdür” buyuruyor. O halde ümmetin yaşadığı bu soykırıma sessiz kalmak, zulmü onaylamaktır.
Ebu Ubeyde’nin çağrısı bir hatırlatmadır: “Şimdi değilse, ne zaman?” Artık hamaset zamanı değil, harekete geçme zamanıdır. Kalem susmasın, yürek korkmasın, sesler titremesin. Bu ümmetin yeniden dirilişi, ancak hakkı haykıran yüreklerle mümkündür.
Ve biz...
Biz, Gazze'de açlıkla boğuşan çocuklara, enkaz altında can veren bebeklere, susuzluktan çatlayan dudaklara seyirci kalmış bir ümmetin fertleri olarak mahcubuz. Bu sessizliğimizin yükü ağır, vebali büyük. Geciken her ses, her adım; bir mazlumun canına mal oluyor. Üzgünüz, mahcubuz, kusurluyuz… Ama hâlâ geç değil. Vicdanlar uyanmalı, kalpler harekete geçmeli. Belki de bu sözlerle değil, artık eylemle konuşmalıyız. Zira Allah, susan değil, direnen kullarını yüceltir.
Selam ve dua ile...