Gazze yanıyor… Kadınlar, çocuklar, yaşlılar, masumlar toprağa düşüyor. Evler yerle bir oluyor, insanlar açlıktan ölüyor, feryatlar gökyüzünü sarıyor. Ama yeryüzü suskun. Ve en çok da ümmet sessiz. Neden? Nasıl bu kadar hissiz, tepkisiz, eylemsiz kaldık?
Bu sorunun cevabı belki de içimizi en çok acıtacak yerde gizli: Dünyevileştik. Kalplerimiz, ahiret yerine konforla doldu. Özgürlüğü market reyonlarında, kardeşliği sosyal medyada, mücadeleyi tweetlerde arar olduk. Zihinlerimiz uyuştu; kalplerimiz nasır bağladı. İnfak, cihad, birlik, ümmet… Bunlar artık sadece kitapların tozlu sayfalarında veya hutbelerin kısa pasajlarında kaldı.
Bir de iç dünyamız var. Hepimiz içten içe biliyoruz ki, dağlar kadar günahlarımız var. Geceleri sabah eden ekranlarımız, unuttuğumuz secdeler, birbirimizin gıyabında işlediğimiz dedikodular, kalplere saplanan kibirler… Ve sonra bir suçluluk duygusu. “Ben kimim ki bir şey yapayım?” diyoruz. Harekete geçmek için kendimizi yeterli görmüyoruz. Oysa Allah, kusursuzları değil; gayret edenleri sever.
Bir düşünün: Gazze'de, Yemen’de açlıktan ölen çocukla aramızda kaç ekran var? Arakan’da tecavüze uğrayan kadının çığlığı kulağımıza neden ulaşmıyor? Gazze, sadece coğrafi bir nokta değil, ümmetin vicdan sınavıdır. Ve biz bu sınavda çok fena çuvallıyoruz.
Hani meşhur bir hikâye vardır: Aslan sürüye dadanır. İlk başta sarı öküzü ister. Diğer öküzler ses çıkarmaz. Zamanla hepsi tek tek yok olur. En son da “Biz sarı öküzü verdiğimiz gün kaybettik” derler. Bugün Gazze, ümmetin sarı öküzüdür! Eğer sustuğumuz her zulüm, yarın bize dönecekse, bu sessizlik aslında kendi felaketimizi beklemektir.
Peki ne yapmalıyız?
Öncelikle uyanmalıyız. Bu gaflet uykusu bizleri bitiriyor. İslam tarihi direnişle yazıldı, teslimiyetle değil. Sahabeler her şeyini kaybetti ama haysiyetlerini asla yitirmedi. Bugün biz, bir paylaşım yapmaya bile üşeniyoruz. Bir yardım kampanyasına omuz vermiyoruz. Geceleri ümmet için dua etmek, bizlere çok görülüyor.
Ama hâlâ geç değil.
Her birimiz kendi evimizde, kalbimizde, çevremizde bir kıvılcım olabiliriz. Sessiz kalmamak bir tercihtir. Direniş sadece silahla değil, bilinçle, birlikle ve dua ile de olur. Yeter ki “ben ne yapabilirim ki?” demeyelim. Çünkü unutma: Bir damla bile, denizi oluşturan parçadır.
Ve unutmayalım, bugün Gazze, yarın biz olabiliriz. Eğer biz şimdi kardeşlerimize sırt dönersek, yarın sırtımızı yaslayacak bir omuz bulamayabiliriz.
Rabbim ümmeti uyandırsın. Kalplerimizi Gazze kadar sıcak, Gazze kadar cesur eylesin.
Selam ve dua ile...