Müslümanlar olarak bugün bulunduğumuz hal, acı ama inkâr edilemez bir hakikati yüzümüze haykırıyor: Biz özümüzden uzaklaştık! Bizim özümüz Kur’an’dır, sünnettir; bizim yol haritamız Allah ve Rasulüdür. Fakat biz ne yaptık? Bu iki temel kaynağı hayatımızın merkezinden çıkardık. Dünya sevgisi, makam hırsı, menfaat peşinde koşmak kalplerimizi kuşattı. Böyle olunca da ne huzurumuz kaldı, ne izzetimiz…

Bugün yeryüzüne bakınız. Müslüman coğrafyaların her köşesinde zulüm var, kan var, gözyaşı var. Mazlumların feryadı arşa yükseliyor ama Müslümanlar dağınık, güçsüz ve etkisiz. Bunun sebebini dışarıda aramaya gerek yok. Asıl sebep biziz! Biz özümüze yabancılaştıkça, kendi değerlerimizi hiçe saydıkça, Allah’ın ipine sımsıkı sarılmayı bıraktıkça, zillet içinde yaşamaya mahkûm olduk.

Allah ve Rasulüne sırt çevirdiğimiz için kardeşlik bağlarımız koptu. Aynı kıbleye yönelen Müslümanlar, birbirlerine karşı silah doğrultacak hale geldiler. Halbuki Kur’an apaçık buyurmuyor mu? “Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı sarılın; parçalanmayın.” (Al-i İmran 103) Biz bu ayeti sadece okumakla yetiniyoruz, ama hayatımıza taşımıyoruz. İşte felaketimizin asıl kaynağı burada.

Bugün İslam dünyası yeraltı zenginliklerine, geniş coğrafyalara, genç nüfusa sahip. Kağıt üzerinde her şey var. Ama bu imkanların hiçbirinin bir değeri yok, çünkü iman zaafa uğramış, teslimiyet zayıflamış, ümmet şuuru kaybolmuştur. Gücümüz çok, fakat izzetimiz yok! Çünkü izzetin kaynağı Allah’a bağlılıktır. Allah’ın dinine sırt çeviren bir millet, teknolojisi, ordusu, ekonomisi ne kadar güçlü olursa olsun; zilletin pençesinden kurtulamaz.

Bugün dünya bize dar geliyor. Bir lokma ekmek için, bir parça huzur için sürünüyoruz. Neden? Çünkü rahmeti hayatımızdan kovduk. Allah’a ve Rasulüne ittiba etmediğimiz sürece rahmet bize uğramayacak. Tarih bunun sayısız örneğiyle dolu. Ne zaman Kur’an ve sünneti rehber edindik, işte o zaman adaletle hükmettik, mazlumun yanında durduk, insanlığa ışık olduk. Ne zaman ki kendi heva ve hevesimizi dinin önüne geçirdik, işte o zaman yıkıldık, küçüldük, darmadağın olduk.

O halde biz! Artık başımızı iki elimizin arasına alıp tefekkür etme vaktidir. Kendimizi sorgulama, özümüze dönme, yeniden diriliş için ayağa kalkma vaktidir. Kurtuluşu Batı’da, doğuda, teknolojide, ideolojide aramayı bırakmalıyız. Tek kurtuluş adresi vardır: Kur’an ve sünnet. Eğer buna sarılırsak Allah bize izzeti yeniden bahşeder. Ama sırt çevirirsek, tarihin çöp sepetinde yok olup giden nice kavimler gibi biz de siliniriz.

Unutmayalım: Allah’ın vaadi kesindir. O, dinine yardım edene yardım eder. Biz özümüze dönersek, izzet bizimle, rahmet bizimle, huzur bizimle olur. Aksi halde karanlık, zillet ve sefalet bitmeyecek. Karar bizim!

Selam ve dua ile...