Bir kez daha anlaşıldı ki siyonist rejimin anladığı tek dil, saldırıdır ve onun canını incitmektir. İran’la apar-topar ateşkesi sağlayan en büyük etken, siyonist israilin büyük darbeler almasıydı. İşgal rejimine karşı saldırı yönteminin tek yol olduğunu herkes anladı. İran, başta Tel Aviv olmak üzere siyonist israilin farklı şehirlerine ağır füzelerle karşılık verdi. İran’ın attığı balistik füzeler tüm dünyada konuşulurken hipersonik füzelerin işgal rejimine vurduğu darbeler çok daha büyük oldu. İran savaşında siyonist israilin kendi evinde büyük bir yıkım yaşamasının açtığı şaşkınlıkla kendi hamisi olan ABD’den acil yardım istemesine sebep oldu.

Siyonist israil, 12 günlük savaşta şok üstüne şok yaşadı. İran’ın bu çapta bir gücü olduğunu düşünmüyorlardı. İran, her gün siyonist topraklara füzeler gönderiyor ve israilliler köstebek gibi sığınaklara mahkûm kalmışlardı. İşte bu durum, siyonist rejimin tavrını yüzde yüz değiştirdi. Zaferden emin başladığı savaştan kurtulma yollarını aramaya başladı. Gazze’de çizilen karizmaları İran savaşıyla tamamıyla yok oluyordu.

Aslında yeni bir şey ortaya çıkmıştı. Siyonist rejim, ilk defa evinde vuruluyordu. “Demir Kubbenin” aslında çok da önleyici bir kalkan olmadığı anlaşılıyordu. Bütün ülkeler, Siyonistleri vurmanın artık mümkün olduğunu gördü. Bir avuç Gazzeli mücahidi yenemeyen siyonist israilin “yenilgisizlik” gömleği bir kez daha “İran” üzerinden netleşmiştir. Bundan sonra siyonist israili kendisi için tehdit gören her devlet, siyonist israili evinde vurma cesaretini gösterecektir.

Aynı şekilde siyonist israil, kendisi için en büyük tehlike gördüğü İran’ın kolay lokma olmadığını anladı. Ve İran’ın füze teknolojisi gösterdi ki, muhtemel savaşlar sadece İran topraklarında olmayacak ve bunu farklı ülkelere taşıyabileceği de tescillendi. Zira İran füzeleri, Tel Aviv’i rahatlıkla vurabiliyordu. Aslında çok daha yıkıcı saldırılar da yapabilirdi. Bu da siyonist rejim için bir kâbus oldu.

Siyonist rejim kendi varlığının tehlikeye girebileceğini gördü. Havaalanlarını ve sınır kapılarını kapatmasına rağmen israillilerin ülkeden kaçmalarını engelleyemiyordu. Artık bir çıkış yolu arıyordu. Kendi itibarını kurtarmak için bir çıkış yolu olarak kendi hamisi ABD’den yardım talep etti. Ve Trump’a yönelik “imdat” çağrılarına başladı. ABD’deki Yahudi lobisi, Trump’ı ikna ederek, İran’ın üç nükleer tesisine saldırı kararı aldı. Aslında bu saldırı, siyonist israili kurtarma hamlesiydi. “Nükleer silahların imha edildiği” propagandasını yayarak “ateşkes” sağlamaktı. Kendileri de bu saldırıyla İran’daki nükleer çalışmaların bitmeyeceğini biliyorlar. Neticede bu saldırı sonrası da ateşkes sağlandı.

Sonuç olarak; siyonist israili dizginlemenin tek yolunun, onun canını incitmek olduğunu herkes anladı. İran, on iki günlük savaşta bu tabloyu tüm dünyaya gösterdi. Siyonist rejim için “diyaloğun” ve “masanın” çözüm olmadığını herkes anladı. Dünyanın nefretini kazanan siyonist israilin anladığı tek dilin ne olduğunu tüm dünya ülkeleri anlamıştır. Bundan sonra da tüm bölge ülkeleri siyonist rejime bu gözle bakacaktır.