0

 

 Bu yıl da 24 Kasım öğretmenler gününü geri de bırakacağız. Fakat geride bırakılmayan, her zaman ihtiyaç duyulan eğitimin önemine binaen, buna öncülük eden tüm eğitimcilerin bu mutlu gününü tekrardan kutlar, hayırlı olmasını temenni ediyoruz.

Öğretmenlere yüklenilen asıl misyonun ne kadar önemli olduğunu aslında bu asırda çok iyi anlıyoruz. Ve bu uğurda verilen uğraşların veya müfredat eksikliklerinin ne kadar çok olduğunu, uyuşturucunun ilköğretime kadar yayılmasından iyi anlaşılmaktadır.

Zira bir sorunun elbette ki bir sorumlusu bulunmaktadır. Tabi bunun tek sorumlusu öğretmenler değildir. Yukarıda da belirttiğimiz gibi, müfredatta bulunan bazı eksiklikler sayesinde bu tür sorunlar çıkmaktadır. Zaten öğretmenler, sorun mekanizması olmayıp, müfredatta bulunan bu eksiklikleri gideren çözüm mekanizmasıdır. Eğitim konumunda olan öğretmenlerin yapamayacağı hiç bir şey yoktur. Zira Mevlana gibi bir eğitimcinin bir memlekette geçmesi bile, o memleketin terbiyesine rabbani bir gem vurduğunu halen de görmekteyiz.

Tabi günümüzde her şey tersine işlenmekte olduğundan, artık üniversite gibi bir eğitim kurumunun açıldığı bir memlekette, o memleketin edepsizliğe adım attığı konuşulmaktadır. Bu tür bir adımdan sonra, maneviyatı çökmüş bir neslin, intiharlara, uyuşturucuya sığınması, maddi bir sıkıntı olmayıp, maneviyatız bir müfredatla yetişmesinin sonuçları olduğunu anlamayan hiç kimse yoktur.

İşte biz geçmişe dair sorunları değil de, geleceğe dair ne tür çözümlere gitmemiz gerektiğine değinmek istiyoruz.

Eğitimin ne kadar önemli olduğunu aslında rabbimizin  “yaradan rabbinin adıyla oku” emri asılında eğitimin ve öğretimin kıymetine vurgu yapmaktadır.  Yine  eğitimin asıl dayandığı temel nokta, rabbani olduğunu  Allah Teala’nın şu ayetinden anlamaktayız. (İnsana bilmediği şeyleri öğretti.) (96/el-Alak/5)

Yine ilk öğretmenimiz Resülüllahsallallahu aleyhi vesellem'in   savaş anında bile vazgeçemediği eğitime verdiği önemden anlamaktayız. Hatırlanacak olursa, Bedir’de Müslümanlara esir düşenlerin fidyesini, onlardan her birinin on Müslüman’a okuma-yazma öğretmesi olarak belirler. Ve bu eğitimde dini bir eğitimde yoktur. Çünkü her şeyin evvelinde bu uygulamanın temel noktası, cehalete savaş gayesidir. Tabi ki cehalet bataklığından kurtulduktan sonra, okuma miftahıyla rabbin kelamı hedef gözetilmiştir. Yani aslında yetiştirilen çocukların öncelikle neye hizmet ettikleri ve neler yapacakları üzerinde durulmalıdır. Eğitime yeni başlamış olan bir çocuğa doktor, öğretmen, mühendis hayallerinin yerine rabbine kul olma gerçeği aşılanmalıdır. Öğretmenlik yabana atılacak bir meslek değildir. Bunun kıymetini bilen esir bile olsa özgürdür. Hatta bedirde esir alınan müşrikler, esir bile olsalar, eğitim sayesinde öğretmenliğe soyunmakla bir değer kazanmışlardır. Ve bu değer İslam dininin eğitime verdiği önemle hissedilmektedir. İşte öğretmenlerimizi böyle bir değere sahip kılan Resülüllahsallallahu aleyhi vesellem’in izinde oldukça, eğitiminde kalitesinin artacağı aşikardır.

Zira öğrencilerin ilk misyonu, ilk model aldıkları kişi öğretmenlerdir. Öğretmenler misyon ve model olma özelliğini ellerinde tutabilirlerse, eğitim öğretmenlerin elinde kalmaya devam edecektir. Aksi takdirde peşinden gidilecek olanlar olma sıfatını kaybedeceklerdir. Hatta bu konuda kimseye uymadan bilim yolunda ilerlememiz lazım. eğitim gavurların malı olmamalı. Hatta resülüllahsallallahu aleyhi vesellem “her yenilik Müslümanların yitiğidir. Bulduğunuz zaman getirin” uyurmuştur. Dolayısıyla İslam’a hizmet eden bir  ilim, Avrupanın malı değil, Müslümanların malıdır.

Öğretmen kardeşlerimiz de eğitimlerinin rabbani bir sıfat olduğunu rabbimizin “oku” emrinden almaktadırlar. Tabi bu okuma inanca aykırı olacak türden bir okuma olmamalıdır. Çünkü “oku” emrinden algılan herhangi bir okuma olmayıp, “rabbinin adıyla” olan okumalardır. İşte müfredatta bulunmayıp ta, öğrencilerin küçük yaşta sapıklık derecelerine varmalarının altında yatan tek sebep aslında “okumanın rabbin adıyla” olmamasından ve sapıtma derecelerine ulaştırılacak süfli hayatların ve para kaynaklarının çocukluk yıllarında onlara hedef olarak bırakılmasından kaynaklanmaktadır. Ama evvela, rabbine kul olma hedefi önüne bırakılan bir çocuk, rabbine kul olduktan sonra bilimin öncüsü olacaktır. Müslüman bir bilgin olan ebu’l kasım el-Zehravi bugün tıpta kullanılan 27 edevatın mimarıdır. Ayrıca tıp biliminin kaynağını oluşturan 30 ciltlik devasa eseri olan et- tasrifi yazmıştır. Yani bilim, İslam demek olup, oku Allah Teâlâ’nın bir ayetidir.

Aslında rabbani olmayan kaynaklara dayandırılarak oluşturulan müfredattan ilmin mükemmellik kazandırdığını söyleyemeyiz. Bu yolun ilk öğretmeni olan  Resülüllahsallallahu aleyhi ve sellem efendimizin bu yolda mesafe kat’etmesi ilmi hikmetle birleştirmesindendi. (Ümmilere içlerinden, kendilerine ayetlerini okuyan, onları temizleyen, onlara Kitabı ve hikmeti öğreten bir peygamber gönderen O’dur. Kuşkusuz onlar önceden apaçık bir sapıklık içindeydiler.)( el-Cuma/2)

Dolayısıyla Eğitim yolcularının önderleri konumunda olan öğretmenlerimizin, ellerinde bulunan bu fırsatı değerlendirerek, ifsatçı bir nesil yerine, ıslahçı bir neslin yetiştirilmesine çaba göstermeleri gerekir. Tabi bu tür bir neslin yetiştirilmesi, eğitimin İslami değerlerle bütünleşmesi sonucunda elde edilebilir. Çünkü İslami eğitim, bireyi gerçek anlamda eğiten ve şahsiyetini geliştiren tek eğitim metodudur. Bunun dışındaki eğitim metotları çoğu kere, vasıflı ama edepsiz bir eleman yetiştiren bir eğitim metodu olduğuna, tarihi tecrübeler,  ışık tutmaktadır.

 

Öğretmen kardeşlerimizin, yüklenmiş olduğu bu güzel misyonlarına güzellik katarak, rabbin razı olacağı bir nesli yetiştirmeleri temennisiyle öğretmenler gününü en güzel dileklerimizle tebrik ediyoruz…

Ryan Reynold

0 yorum

FİKRİNİZİ BELİRTİN

Zorunlu alanları doldurunuz *