0

 

Allah Teâlâ’nın bize, özelliklede içinde yaşadığımız coğrafyaya nasip ettiği nimetlerden biri, huzur ve barış nimetidir. Bu nimetin büyük bir nimet olduğunu ve sahiplenmesini gerektiğimizi, içinde savaşların eksik olmadığı memleketlere bakarak anlayabiliriz. Bugün yeryüzünün her coğrafyasında kan ve gözyaşı varken, bölgemizin huzur içinde olması Allah’ın bizlere bağışladığı büyük bir nimettir. Bunun yanında diğer nimetler ise, sayılamayacak ve hesap edilemeyecek kadar çoktur. Allah Teâlâ şöyle buyurur: (Allah'ın nimetlerini saymaya kalksanız, onu sayamazsınız. Gerçekten Allah çok bağışlayan ve pek merhamet sahibidir.) (16/en-Nahl/18)

Gerçekten de bölgesel olarak düşündüğümüz zaman, Müslüman bir topluluğuz. Yani Allaha iman etmiş bir topluluk olarak, iman nimetinin elde edilişinin yanında,  İmandan sonra nimetlerin en büyüğü olan huzur ve emniyet nimetinin elimizde olması üzerine tefekkür etmeliyiz. Ve bu tefekkürden sonra, emniyeti bozmaya çalışıp, bölgeye fitne tohumlarını eken, her kesime karşı mücadele etmenin, gerekli olduğunun kanısına varacağız. Çünkü fitne ve huzursuzluğun ortaya çıkardığı sonuçlara bizatihi şahit olmaktayız. Bugün fitne ve huzursuzluğun sonuçlarından biri olan yer ve yurdundan olma musibetine duçar olacağımız yerde, yerinden ve yurdundan hicret edip, arkasına bakma fırsatına bile sahip olmadan her şeyi geride bırakanlara ev sahipliği yaptığımızı unutmayalım. Bugün biz konuk sahibi değil de, misafir de olabilirdik. Ama Allah Teâlâ’nın biz mazlum halkımıza, iman nimetinin yanında nasip ettiği, huzur nimetini elden kaçırmamak için, gerekli adımların atılmasının da gerekli olduğunu unutmayalım. Zira aksi takdirde fakirliğin, yoksulluğun, huzursuzluğun, kapımızı çalacağını bilmemiz gerekir. Aslında aklen içinde bulunduğumuz huzur ortamı sağlıklı düşünmemize sebep olmalıdır. Ama bazen bunun tersi olarak, bir musibet bin nasihate, yani aklın başa gelmesine, sağlıklı düşünmeye sebep olabilir. Ama bizler her halükarda huzur ortamında sağlıklı düşünerek, fitne tohumlarının kimler ektiğini, ekilen bu tohumların filizinin neler olacağını önceden düşünmeliyiz. Zira huzursuzluk ortamında düşünmeye karar vermemiz, belki de faydasız olacaktır. Yani son pişmanlık, fayda sağlamayan, belki de huzur ve emniyet nimetini geri getirmeyecek bir pişmanlık olabilir. Durum böyleyken elimizde bulunan bu fırsatı kaçırmayalım. Yolların güven altında bulunduğu bu ortamda, yolculukları kâbusa çevirmeyelim. Emniyetle birlikte hayatın bütün alanlarında lezzetin olduğunu ve bu lezzeti verenin Allah olduğunu, bunun yanında bizden istenilen tek şeyin, şükür olduğunu unutmayalım. Zaten yüce rabbimizin bize vermiş olduğu bu nimetin asıl sebebi imtihandır. Yani Allah'a şükredip, huzur ortamını kaçırmayanları ile, nankörlük edip, emniyet nimetine darbe vuranları birbirinden ayırt emek içindir. Allah Teâlâ şöyle buyurur: (Biz onları, kendi katımızdan bir rızık olarak her şeyin ürünlerinin toplanıp getirildiği, güvenli ve dokunulmaz bir yere yerleştirmedik mi? Fakat onların çoğu bilmezler.) (28/el-Kasas/57) Ve şöyle buyurur: (Kendilerini açlıktan doyuran ve her çeşit korkudan emin kılan şu evin Rabbine kulluk etsinler.) (106/Kureyş/3-4)

Emniyet ve huzurun İslam kaynaklı olduğunu da unutmamalıyız. Zira İslam selamet yani emniyet demektir. İslamsız bir emniyetin selamet getirmediğine şahit olmaktayız. Ayrıca İslam, toplumda emniyetin yerleşmesi için büyük bir özen göstermiştir. Bunun için kurallar koymuş, bozgunculuğu ve kötülüğü yasaklamıştır. Had cezaları ve caydırıcı engeller koymuştur. Allah Teâlâ şöyle buyurur: (İyilik ve takvâ üzerine yardımlaşın, günah ve düşmanlık üzerine yardımlaşmayın.) (5/el-Mâide/2)

Bu güzel memleketin huzurunun bozulması, asayişin izalesi her kesim için sıkıntı doğuracağı bir gerçektir. Bu gerçek gerçekleşmeden, İslam’ı kendine dert edinen, İslam’dan nasibini alan Âlim ve kanaat önderlerinin köşelerine çekilmek, tüm İslam coğrafyasında yayılan ateş çemberinin daha da genişlenmesi yerine, lider konumunda bulunanlara, gerekli hatırlatmalarda bulunmaları gerekmektedir.

Fırsat nimeti çoğu zamanda elde edilemeyen bir nimet konuma girebilmektedir. Bu Kürdistan coğrafyamızda, oynanan oyunların son bulması için, üst akıl olarak Batının köhneleşmiş metinleri yerine, İslam’ın kutsal metinlerinden “Barış Daha Hayırlıdır” nimetinin sloganıyla her kesimin elini taşın altına koyarak düğümlenmeye sebep olan çözümün halli için bir şeyle yapması elbette ki hayırlı olacaktır.

 

 

Sonuç olarak bölgemizde oynanan oyunlarla, bölgenin huzur gidişatına, şeytani tuzaklarla yaklaşan her kesimin, şeytanın neferi olma gayretinde olduğunu tescil etmektedir. Bu gayretinin sonunda, huzurunu kaybeden halkın yanında, huzursuzluk çukuruna kendilerinin de bir gün düşeceğini ön görmeyenlerin,  tarihinden ders almamış olduklarını hatırlatırız. Zira tarih gerçekten de tekerrür etmektedir. Kötü tarihin tekerrür etmemesi, sadece mazlum halkın yararına olmadığı, tarihi tekerrür etmeye zorlayanlarında yararına olacağını hatırlatırken, emniyet ve huzur yolunu tercih eden halkın, bu kararında devam etmesi temennisiyle…

Ryan Reynold

0 yorum

FİKRİNİZİ BELİRTİN

Zorunlu alanları doldurunuz *