Yüz yılı aşkın bir süredir bu topraklarda, yönetim anlayışından eğitime, hukuktan ekonomiye kadar neredeyse her şey Batı’dan ithal edilen seküler sistemler üzerinden şekillendirildi. Halk ise bu sistemlerin yol açtığı adaletsizlikler, yoksulluklar, yozlaşmalar karşısında çözüm ararken, ilginç bir şekilde sorunun kaynağı olan bu sistemleri değil; Yüz yılı aşkın bir süredir, bu topraklarda hiç uygulanmamış olan İslam’ı ve Müslümanları suçlamayı tercih ediyor.
Bir ülkede İslami esaslara göre bir eğitim verilmemişse, insanlar İslam’ın adalet anlayışını, ekonomik ilkelerini, ahlaki duruşunu nasıl bilebilir? Bugün Türkiye'de yetişen nesillerin büyük çoğunluğu, İslam’ı yalnızca ritüellerle tanıyor. Namaz, oruç, hac gibi ibadetlerin ötesine geçen; adaleti, merhameti, hakkaniyeti ve sosyal sorumluluğu merkeze alan bir İslam algısı yok denecek kadar az.
Bakınız, eğitim sistemimiz yıllardır Batılı modellerle yönetiliyor. Anaokuldan üniversiteye kadar verilen eğitim, öğrenciyi ahlaklı ve erdemli bir birey inşa etmek yerine sadece meslek sahibi yapmaya odaklanıyor. Allah’a, peygambere, ahiret bilincine dair sistemli bir eğitim neredeyse hiç yok. Sonuç? Ahlaki çöküş, aile kurumunun zayıflaması, gençlikte umutsuzluk ve başarısızlık.
Ekonomide de tablo farklı değil. Faiz, enflasyon ve borç ekonomisine dayalı bir sistem içinde debeleniyoruz. İslam, faizi kesin bir dille yasaklamasına rağmen, sistemin temeline faiz yerleştirilmiş durumda. Her krizde dar gelirli vatandaş eziliyor. Yine de halk, “İslam'i bir düzen olsaydı da değişen bir şey olmayacaktı.” diyerek, uygulanmayan bir sistemi sorgulama gafletine düşüyor.
Hukukta da durum içler acısı. Batı’dan birebir alınan kanunlarla yönetiliyoruz. Hakimler bir olay karşısında vicdani kanaatle değil, maddelere göre karar veriyor. Oysa İslam hukuku, adaletin merkezine insanı koyar; suçluya bile merhametle yaklaşır. Ama biz bu sistemi denemeden, başarısızlığın suçunu İslam’a yüklüyoruz.
Yüz yılı aşkın süredir İslam dışı sistemlerle yönetilen bir ülkede, halkın İslam’ı suçlaması büyük bir çelişkidir. Hiç tatmadığı, kullanmadığı bir ilacı zehir sanan bir hasta gibiyiz. Oysa yapılması gereken çok net. Gerçek anlamda İslami bir eğitimle, adaletle, ekonomiyle ve ahlakla tanışmak. Eleştiri yapılacaksa, uygulanıp sonuç vermeyen beşeri sistemlere yapılmalıdır. Hiç uygulanmamış İslam'a değil. Bu çelişkiyi kısa bir şiirle tamamlarsak...
İslam'ı yaşamadık, suçladık yine,
Bakmadık kendimize, sövdük dine.
Yol bozuk, pusula batıdan gelmiş,
Hata bizde ama yük İslam’ın üstüne.