TBMM genel kurulunda yasallaşan iklim kanunu 2 Temmuz'da yürürlüğe girdi.
Kanunla iklim değişikliğiyle mücadele faaliyetleri belirleniyor. Buna göre, sera gazı emisyonları, net sıfır emisyon hedefi ve İklim Değişikliği Başkanlığı tarafından yayımlanan veya güncellenen strateji ve eylem planları doğrultusunda azaltılacak.
Küresel ısınma artık uzak bir gelecek tehdidi değil; içinde yaşadığımız çağın en çetin gerçeklerinden biri. Artan sıcaklıklar, değişen yağış rejimleri, kuraklık, seller ve orman yangınları her geçen yıl daha yıkıcı hale geliyor. Türkiye, bu değişimlerin dışında kalmadı. Tam aksine, coğrafi konumu nedeniyle iklim krizinin etkilerini çok daha derinden hissediyor. Bu bağlamda, Türkiye’nin bir "İklim Kanunu" çıkarma hazırlığı, sadece uluslararası taahhütlere bağlılık değil, aynı zamanda ülke içi bir zorunluluğun da işaretidir.
Peki, bu kanun tam olarak nedir?
İklim kanunu, Türkiye’nin sera gazı emisyonlarını düşürmek, fosil yakıt bağımlılığını azaltmak, enerji verimliliğini artırmak ve yenilenebilir enerji kullanımını teşvik etmek gibi çevresel hedeflerini yasal bir çerçeveye oturtan stratejik bir düzenlemedir. Bu kanunla birlikte devlet, çevresel sürdürülebilirliği bir tercih olmaktan çıkarıp bir zorunluluğa dönüştürmeyi hedeflemektedir.
Faydaları: Yaşanabilir Bir Geleceğin Teminatı
İklim kanununun en büyük faydası, çevresel etkilerin azaltılmasıdır. Örneğin İstanbul, Ankara, Bursa gibi büyük şehirlerde hava kirliliği son yıllarda ciddi boyutlara ulaştı. Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre Türkiye’de her yıl yaklaşık 30 bin kişi hava kirliliğine bağlı nedenlerle erken yaşta hayatını kaybediyor. İklim kanunu bu tablonun tersine çevrilmesini hedefliyor.
Bir diğer önemli nokta ise yenilenebilir enerji yatırımlarının teşvik edilmesidir. Konya Karapınar’daki dev güneş enerjisi santrali, Avrupa’nın en büyüklerinden biri olarak dikkat çekiyor ve yıllık yaklaşık 2 milyon hanenin elektrik ihtiyacını karşılayabiliyor. Benzer şekilde, Balıkesir, Çanakkale ve İzmir çevresinde kurulan rüzgar enerji santralleri hem temiz enerji sağlıyor hem de binlerce kişiye istihdam oluşturuyor. Bu yatırımlar, iklim kanununun somut kazanımları arasında yer alıyor.
Ayrıca iklim kanunu, tarımsal üretimin iklim krizine uyumlu hale gelmesini de teşvik ediyor. Örneğin, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yaşanan su stresi, geleneksel sulama yöntemlerini artık sürdürülemez hale getirdi. Bu yasa sayesinde çiftçiler damla sulama sistemleri gibi su tasarrufu sağlayan yöntemlere yönlendiriliyor. Böylece hem verimlilik artıyor hem de su kaynakları korunuyor.
Zorlukları ve Riskleri: Dönüşümün Maliyeti
Elbette bu dönüşüm sancısız olmayacak. En büyük risklerden biri, enerji ve sanayi sektörlerinde faaliyet gösteren bazı işletmelerin artan maliyetlerle başa çıkamaması. Özellikle kömürle çalışan termik santrallerin kapanması, kısa vadede işsizlik sorunları yaratabilir. Zonguldak ve Afşin-Elbistan gibi bölgelerde, bu santrallerde çalışan binlerce işçinin geçim kaynakları tehlikeye girebilir. İşte burada "adil geçiş" ilkesi devreye giriyor. Bu ilkeye göre devletin, bu sektörlerde çalışan emekçilere yeni iş alanları sunması ya da mesleki dönüşüm destekleri sağlaması gerekiyor.
Ayrıca bazı sanayi işletmeleri, yeni teknolojilere geçiş için büyük yatırımlar yapmak zorunda kalacak. Bu da küçük ve orta ölçekli işletmeler (KOBİ’ler) için finansal yük oluşturabilir. Ancak Avrupa Birliği’nin Yeşil Mutabakat kapsamındaki karbon vergileri gibi dış ticaret önlemleri göz önüne alındığında, bu dönüşüm uzun vadede rekabet avantajı da sağlayacaktır. İklim kanunu sayesinde Türkiye, bu yeni ekonomik düzene hazırlıklı hale gelebilir.
İklim Kanunu Bir Seçenek Değil, Mecburiyet
Kısacası iklim kanunu, Türkiye için bir tercih değil; yaşanabilir bir gelecek adına atılması gereken zorunlu bir adımdır. Evet, bazı alanlarda zorluklar doğacaktır. Ancak bu dönüşüm doğru yönetilirse, sadece çevresel değil; ekonomik, sosyal ve sağlık açısından da büyük kazanımlar elde edilecektir. Önemli olan, bu süreci şeffaf, adil ve kapsayıcı bir şekilde yürütmektir. Gelecek nesillerin nefes alabileceği bir Türkiye için bu kanun bir fırsata çevrilebilir.
Selam ve dua ile...