Son günlerde ülkemizde bazı çevrelerin, “laiklik” perdesi adı altında yürüttüğü sistematik İslam düşmanlığı artık tahammül sınırlarını aşmış durumda. Halkın inançlarına, kutsal değerlerine ve dini sembollerine pervasızca saldıran bu karanlık mihraklar, çoğunluğu Müslüman olan toplumumuzu provoke ederek, inanç üzerinden bir kutuplaşma ve çatışma ortamı oluşturma gayesindedir. Özellikle medyada, mizah adı altında faaliyet yürüten bazı dergi ve çizerler, İslam’a hakaret etmeyi “ifade özgürlüğü” olarak sunarken, aslında apaçık bir nefret suçuna imza atmaktadırlar.
Son olarak Leman dergisinde yayınlanan ve Peygamber Efendimiz’e yönelik hakaret içeren çirkin karikatür, bu kesimin ne denli sapkın bir niyet taşıdığını bir kez daha ortaya koymuştur. Bu sadece basit bir çizim değil; milyonlarca Müslüman’ın inancına, sevgisine ve kutsalına yapılmış bilinçli bir saldırıdır. Bu tür eylemleri sürekli tekrarlayan bir kesimin laikçi, kemalist, sosyalist veya ateist kimlikler taşıması bir tesadüf değil, organize bir fikri çatışmanın dışavurumudur. Bu kişilerin Yahudilik ya da Hristiyanlıkla ilgili tek bir eleştiri dahi yapmaması, hedefin sadece İslam olduğunu açıkça göstermektedir. Elbette bizim başka dinlere yönelik bir saldırı beklentimiz yoktur; beklentimiz sadece İslam’a yönelik bu sistemli düşmanlığın sona erdirilmesidir.
Bugün bu tür çirkinliklerin cesaret bulmasının temel nedeni, kanunların yetersizliği ve bu saldırıların çoğu zaman “ifade özgürlüğü” kılıfıyla cezasız kalmasıdır. Ancak ifade özgürlüğü hiçbir zaman başkalarının kutsalına hakaret hakkını kapsamaz. Avrupa’da bir papaza ya da hahama hakaret edildiğinde verilen tepkiler, anında devreye sokulan yargı mekanizmaları ortadadır. Türkiye’de ise Müslümanların değerlerine yönelik hakaret içeren söylemler karşısında sessizlik hâkimdir. Bu çifte standart kabul edilemez.
Tam da bu noktada, HÜDA PAR’ın Meclis’e sunduğu ve dini değerlere hakaretin cezalandırılmasını içeren kanun teklifi son derece yerindedir. Bu teklifin gecikmeden yasalaşması; sadece Müslümanları değil, tüm inanç gruplarını koruyacak bir adım olacaktır. Böylece hiçbir sapkın kalem, hiçbir kirli zihin kutsala saldırmayı cesaret edemeyecek, nefret dili yayanlar hukuk önünde hesap verecektir. Bu teklifin yasalaşması; ne ifade özgürlüğünü kısıtlar ne de bir kesimin susturulması anlamına gelir. Aksine, toplumsal barışı ve dini hoşgörüyü teminat altına alacak bir hukuki güvence olur.
Bu ülke, değerlerine, dinine ve inançlarına saldıran azınlığın değil; inancını yaşamak isteyen milyonların ülkesidir. Kutsala saygı, özgürlüklerin temelidir. Ve artık yeter! Bu sapkın saldırılar cezasız kalmamalıdır.
Selsm ve dua ile..