0

 

Kur’an-ı Kerim ve Sevgili Peygamberimizin hadisleri incelendiğinde; hükümler beş ana kaidede toplanmaktadır. Bunlar; dinin muhafazası,  canın muhafazası,   aklın muhafazası,  neslin muhafazası ve malın muhafazasıdır. Yeryüzündeki tüm insanların huzurlu bir yaşam sürmeleri için muhafazası emredilen bu beş değer, bütün dinlerde kutsal sayılmış korunması emredilmiştir. İslam alimleri, herhangi bir konu hakkında hüküm verirken bu beş değerin muhafazasını öncelemişlerdir.

Hayatın düzen ve huzur içinde devam etmesi için bu beş değerin kendi içindeki sıralaması ayrıca çok önemlidir. Yaşamın bir denge halinde devamı için, öncelikle muhafaza edilmesi gereken dinin muhafazasıdır. Dini muhafaza edilmiş bir birey, hayatındaki kutsal ve değerleri daha rahat bir şekilde muhafaza edebilir. Çünkü birey ve toplumları ayakta tutan en büyük güç dindir. Çünkü din müntesiplerinin tüm yaşamlarını düzenleyen kapsayıcı bir kurallar bütünüdür. İnsan ruhu ancak din sayesinde huzur ve mutluluğa kavuşabilecektir. Bu yönüyle din birey ve toplum için bir yaşam kaynağı ve yol haritası hükmündedir.

 

“Allah nezdinde hak din İslâm’dır” (Ali-İmran/19). Allah’ın razı olduğu din İslam’dır.Biz Müslümanların inancına göre ilahi kaynaklı olup tahrif edilmemiş tek din, İslam dinidir. Bu dinin esas kaynağı Kur’an Kerim ve Peygamber (sav)in sünnetidir. İslambütün insanlığa gelmiş son ve en mükemmel, tahrif ve bozulmalara karşı koruma altına alınmış yegâne dindir. İslam iyilikler ve güzellikler dinidir. İslam fıtrat dini olduğundan, insanı ruh ve beden olarak bir bütün halinde değerlendirmektedir.

 

Din emniyetinin sağlanması sadece İslam dininin mensupları olan biz Müslümanlar için geçerli olan bir kaide değildir. Tüm inanç ve din mensuplarını kapsamaktadır. Bunun en güzel örneğini, Peygamber(sav) tarafından uygulanan “Medine Vesikası” olarak bilinen sözleşmede görmekteyiz. Bu sözleşmenin tarafları arasında Müslüman, Yahudi, müşrik ve Hıristiyan inançlarına mensup insanlar bulunmaktaydı. Sözleşmedekarşılıklı haklara uyulduğu müddetçe hiçbir din mensubuna zarar verilmemesi ilkesi benimsenmiştir. Her din mensubu inancının hukukuna göre hayatını rahat bir şekilde devam ettirmiştir.

 

Müslüman olarak yeryüzündeki en büyük görevimizİslam dinine inanmak ve bu dini korumaktır. Dinini kaybeden Müslüman her şeyini kaybetmiş demektir. Hayattaki haksızlığın, zulmün, hor görmenin, ötekileşme ve değersizleşmenin başlangıcı dinin muhafaza edilmemesi ile başlar. Çünkü bu değerlerin muhafazası ancak dini muhafazası ile mümkün olur. 

Peki, bir Müslüman olarak dinimizin muhafazasını nasıl sağlayacağız. Dinin muhafazası, tankla, topla ve silahla değil, her müslümanın dinini muhafaza etmesinin iki temel yolu vardır.

Birincisi; Dinin doğru öğrenmek ve öğretmek.Bilinmeyen bir şeyin muhafazası mümkün değildir. Dini öğrenmenin ilk şartı dinin bütününe inanarak onu kabul etmektir. Dinin bir kısım emirlerini kabul edip bir kısmını reddetmek suretiyle dini sınırlar içerisinde kalınamaz. Bir Müslüman olarak dinimizi doğru öğrenmenin temel iki kaynağı vardır. Bunlar, Kuran ve sünnettir.

Bugün biz Müslümanların sorunlarının başında dinimizi ana kaynaklarından öğrenmememiz gelmektedir. Kur’an ve Sünneti bilmeyincekendi düşünce ve anlayışımıza göre bir din ve İslam anlayışı oluşturarak, ona göre yaşamımızı şekillendirmekteyiz. Hâlbuki dinimizin doğru anlaşılıp yaşanabilmesi için biz müslümanların “bana göre ölçüsü ” yerine “Kur’an ve sünnete göre ölçüsünü” deme şuur ve bilincine ermemiz gerekir. Bunun için yapmamız gereken birinci iş, dinimizi Kur’an ve sünnet kaynaklarındandoğru bir şekilde öğrenmektir. Kulaktan dolma, yarım yamalak bilgilerle din öğrenilip muhafaza edilemez.Öğrenilmeyen bir dinin muhafaza edilme ve yaşanma şansıda olamaz.

Dinini muhafaza etme endişesi taşıyan tüm müslümanların birinci görevi, sosyal konumumuza ve yaşımıza bakmadan dinimizi kaynaklarından doğru öğrenme çaba ve gayreti içinde olması gerekir.

İkincisi, dini ölçülerine göre doğru yaşamak: Dini muhafaza etmenin diğer önemli şartı, öğrenilen dinin yaşanmasıdır. İslam dinini yaşamak demek,hayatının bütününü İslam’la şekillendirmek demektir.

İnandığımızı iddia ettiğimiz İslam dininin muhafazası için kalbi, fikri, eli, ayağı, gözü, kulağı, kasayı ve ticaretimizi İslam’a göre ayarlamak; evi, sokağı, caddeyi, işi İslam’a uygun hale getirmek için gayret içinde olmayı gerektirir.

Hepimiz kendimize şu birkaç soruyu soralım;

Acaba evimde, işyerimde, fabrikamda, dairemde, para ilişkilerimde, işçi haklarında, işçiliğimde, patronluğumda, yemem, içmem, giyimim ve kısaca bütün hayatımda dinimin ölçüleri ne kadar geçerlidir.Kendimizi kandırmayalım, hayatımızın içinde dinimizin ölçüleri ne kadar var ise biz o kadar dinimizi muhafaza ediyoruz demektir.

 

 

Ryan Reynold

0 yorum

FİKRİNİZİ BELİRTİN

Zorunlu alanları doldurunuz *