0

 

Dejenere toplumun bireyleri dürüst, iyi, adaletli, doğru, bağışlayıcı, namuslu, hoşgörülü, merhametli olmak gibi ahlak erdemlerini terk ederek, ahlak dışı olmayı kendilerine yaşam felsefesi haline getirirler. Dejenerasyonla gelen de psikolojik çöküntü, saldırganlık, günahta sınır tanımama, ahlak değerlerin yitirilmesi, çirkin utanmazlıkların yaygınlaşması, fuhuşun, sapık ilişkilerin, uyuşturucu kullanımının, kumarın özetle her türlü ahlak dışı davranışın toplumda yayılmasıdır.

Sekülerizm ve liberalizm gibi batıl ve insan fıtratına ters olan ideolojiler Batılı toplumların ahlaken çökmesine ve çözülmesine neden olmuştur.  Türkiye’de, Cumhuriyet rejimi ile ivme kazanan batılılaşma çabaları, ne yazık ki Türkiye’yi de bu konuda Batılı toplumlara benzeterek çökmenin ve çözülmenin eşiğine getirmiştir. Bugün Türkiye’de, herkesin feveran ettiği ahlaki çöküntü ve dejenerasyonun nedeni bu batılılaşma çabalarıdır. Üzülerek belirtelim ki, bugün, içinde yaşadığımız toplum, gösterilen bu batılılaşma çabaları neticesinde tam anlamıyla bir ahlaki çöküntü ve dejenerasyon yaşamaktadır. Özellikle gençler arasında görülen bu dejenerasyon/yozlaşma ve ahlaki çöküntü toplumun geleceği açısından son derece büyük tehlike ve tehditler oluşturmaktadır.

İnsanların bir zamanlar konuşmaya dahi utanarak çekindikleri bazı konuların, bugün, toplumda çok rahat bir şekilde konuşulur olması, hatta alenen işlenir hale gelmesi, toplumsal tepkinin istenen düzeyde oluşmaması bu tehlikeleri daha da vahim hale getirmektedir. Çünkü televizyon programlarında, gazetelerde, haber sitelerinde, sosyal medyada ve magazin dergilerinde, her tür ahlaksızlık pervasızca sergilenmekte, cinsellik, müstehcenlik, alkol kullanımı özenilen bir değer haline getirilmektedir. Bununla da yetinilmiyor, ahlaki değerlerden yoksun kişilerin yaşam tarzları imrenilecek tarzda sunulmakta ve bunların karanlık ve kokuşmuş yaşamları çekici gösterilmeye çalışılmaktadır. İşin daha da vahim yanı, bu gibi kimselerin ahlaksızlıkları, çürümüşlükleri/kokuşmuşlukları, çağdaşlık, modernlik ve bir cesaret örnekliği olarak topluma sunulmaktadır. Ne yazık ki bundan en çok gençler etkilenmektedir. Reklâm, sinema, edebiyat, mizah gibi kültürel araçlarda da hep aynı mesajlar verilmekte, kitlelerin dini, ahlaki değerleri yok sayılarak, sekülerizm ve liberalizm gibi sapkın ve batıl ideolojiler ile nikâhsız yaşama, flört, evlilik öncesi birliktelik özendirilmektedir.

Geçen hafta Mersin’in Tarsus ilçesinde yaşanan Özgecan Aslan olayı, aslında tüm toplum bireylerini bekleyen tehlikenin bir dışa vurumudur. Modernsizim ve Batılılaşma hayranlığıyla toplum bireylerinin özünden koparılması sonucu, kimi dönemlerde toplumun içine çekildiği bataklıktan bahsedilmeden, bataklıkta yaşayan sineklerin nereden türediği üzerinden toplum analiz edilmek suretiyle  toplumsal sorunlarımıza çözümler üretilmeye çalışılmaktadır.

Aslında toplumun ahlak değerleri konusunda güdümlü yayınların çifte standartlığı ve iki yüzlülüğü  önemli bir rol oynamaktadır.Özcecan olayı,  6-8 Ekim 2014 yılında Diyarbakır’da vahşice katledilen Yasin Börü ve arkadaşlarının olayını görmeyen, duymayan basın ve medya gruplarının samimiyetsizliklerini ortaya çıkararak, yüzlerindeki maskeyi düşürdü. Diğer yandan vandal ruhlu kimi yapıların, Yasin Börü ve arkadaşlarının katledilişine sağır sultan kesilerek, katil zanlılarına mahkeme önlerinde destek olanların, Özgecan Aslan için yaptıkları açıklama ve yürüyüşler bu zihniyet sahiplerinin çirkefliğine karşı ayna hükmüne geçti. Yasin ve arkadaşlarının katledilişlerindeki vahşeti, kınamaktan acizlerin, Özgecan olayında takındıkları tavır ve geliştirdikleri siyasetin ne kadar karanlık ve çirkef olduğunu ortaya çıkararak,   yüzlerindeki maskeleri düşürmüştür.

Cumhurbaşkanı yapmış olduğu açıklamada, Özgecan cinayeti ile özel ilgilenerek, davanın takipçisi olacağını belirtti. Özgecan olayında gösterdiği hassasiyeti takdir ediyor ve destekliyoruz. Yalnız tüm bölge halkı olarak, Cumhurbaşkanının, Yasin ve arkadaşlarının davasıyla da özel ilgilenip ilgilenmediğini, takipçisi olup olmadığını merak ediyoruz.

Toplumsal uyum ve endişelerde insan olmanın gereği tüm vahşet ve vahşileri kınamamız gerekir. Daima mazlumların yanında olmamız inancımızın ve insanlığımızın gereğidir. Yasin ve arkadaşlarının uğradığı insanlık dışı vahşeti kınayıp lanetlediğimiz gibi Özgecan Aslan’a yapılan barbarlığı da kınıyor ve lanetliyoruz.

 

İnsan Hakları Derneği(İHD) olarak bir araya gelen sivil insiyatifin, 2014 yılı raporunda Yasin ve arkadaşlarına görmemesi, ismiyle müsemma olmadığını, bakış açısının yanlı olduğunu ve aslında insan hakları derneği değil, birilerinin derneği olduğunu kamuoyuyla paylaşmıştır.

Ryan Reynold

0 yorum

FİKRİNİZİ BELİRTİN

Zorunlu alanları doldurunuz *