0

 

 

Hukuk devleti, sınırları içerisinde kamu erkinin değişmezlik ve süreklilik temeline dayalı olarak, değer ve hukuk düzenine bağlı olduğu bir devlet şeklidir. Hukuk devletinde devlet gücü, vatandaşları keyfi uygulamalardan korumak amacıyla yasalar yardımıyla tanımlanır. Hukuk devleti, maddi anlamda adaletli bir düzenin yaratılması ve korunmasını hedefler. Hukuk devletinin ana hedeflerinden biri, kendisine vatandaşlık bağıyla bağlı bireylerin toplumsal yaşamlarını destekleyici ve kolaylaştırıcı uygulamaları gerçekleştirmesidir.

 

Bir devletin belirlenen coğrafi sınırlarında yürürlüğe konulan kanunlar, kişilere çeşitli yaptırım ve cezai müeyyideler getirmektedir. Bu yaptırımların temelinde de toplumsal yaşam ve birlikteliğin gerekliliği yatmaktadır.

 

Hukuk devletinde, sucun ve cezanın şahsiliği ilkesi ceza hukukunun en önemli ilkelerinden biridir. Suç kişiseldir, sucu isleyenden başkasını suçlayamazsınız ve ayni şekilde suçludan başkasını cezalandıramazsınız. Bu ilke suçlunun anne babası, kardeşleri, akrabaları ya da kimlik aidiyetiyle bağlı olduğu üçüncü kişileri cezalandırmayı engeller.

 

Tutuklanarak belirli bir süreliğine hüküm giyenlerin aileleri ve yakın akrabalarının cezalandırılması hukuk devleti ilkeleriyle aykırı bir durum olmasına rağmen, bölge insanının sürekli yaşadığı ve iliklerine kadar işlemiş, insanlık değerleriyle çelişen bir gerçek. Ve bunu hepimiz çok iyi müşahede ediyoruz.

 

Ülkemizde cezalarla birlikte sürgünler cumhuriyet tarihiyle yaşıt olan bir uygulamadır. Yalnız özellikle bölgemizde son 20-30 yılda siyasi mahkûmlara verilen cezalarla birlikte uzak şehirlere sevk edilmeleri, hükümlülerle birlikte ailelerinde cezalandırılmasıdır. Siyasi düşüncelerinden hüküm giyen kişiler ailelerinden uzak illere gönderilerek, ailelerinin kendilerini ziyaret etmeleri zorlaştırılması suretiyle psikolojik ve ekonomik olarak cezalandırılmaktadırlar. Bu uygulamalar hükümlü ve yakınlarını tarafından daima tepkiyle karşılandı. Yapılanlar hiçbir zaman ülke idaresi ve yönetimine katkı sunan bir uygulama olmadı. Ve halkın hafızasında devletin bir zulüm çehresi olarak hafızalardaki yerini aldı.

 

Son zamanlarda yapılan düzenlemelerle ülkemizde devlet-halk bütünleşmesine dönük özgürlük ve insani haklar konusunda birçok olumlu değişim ve gelişme yaşandı. Ancak yapılan uygulamalara bakıldığında mahkeme kararlarıyla hüküm giyen siyasi mahkûmlarla birlikte aile ve akrabalarının cezalandırılmasından vazgeçilmediği görülmektedir.

Bu uygulamalar sadece bir siyasi düşünceyle sınırlı değil.  Yakın zamanda Batman M Tipi Kapalı Cezaevinde PKK davasından hüküm giyen 9 kişi, Adalet Bakanlığı tarafından başka cezaevlerine sevk edildi.

Son olarak geçmişte Tokat ve Ankara illerinde ceza evinde bulunan ve bir süre önce 3 bin lira yol masrafı kendisi tarafından karşılanması suretiyle Şanlıurfa'nın Siverek ilçesi T Tipi Kapalı Cezaevine getirilen Hizbullah davasından hükümlü Mecit DAMAR, isteği dışında idari kararla Eskişehir'e  sevki çıkmış.

Bölgemiz sosyolojik açıdan siyasi atmosferi yoğun bir bölgedir. Bu siyasi havada tutuklu ve hükümlü durumuna düşen kişilerin kolluk ve adli süreçte karşılaştığı haksız uygulamalar bir yana, cezaevi sürgünleriyle aile ve akrabaları ile tabi tutuldukları psikolojik ve ekonomik baskı, cezalarını katmerleştirmektedir.

 

 

Hükümetin, imkânlarını kullanarak cezaevlerinde bulunan hükümlülerin ailelerinden uzak memleketlere sevk edilmelerine sebep olan uygulamalara son vermesi, önemli bir toplumsal sorunun çözülmesine büyük katkı sağlayacaktır. Aksi durumda hükümet uygulamalarının 90 yıllık sistem dayatmalarını sahiplendiği algısı toplumsal hafızada tazeliğini koruyacaktır.

 

Hukuk devleti, sınırları içerisinde kamu erkinin değişmezlik ve süreklilik temeline dayalı olarak, değer ve hukuk düzenine bağlı olduğu bir devlet şeklidir. Hukuk devletinde devlet gücü, vatandaşları keyfi uygulamalardan korumak amacıyla yasalar yardımıyla tanımlanır. Hukuk devleti, maddi anlamda adaletli bir düzenin yaratılması ve korunmasını hedefler. Hukuk devletinin ana hedeflerinden biri, kendisine vatandaşlık bağıyla bağlı bireylerin toplumsal yaşamlarını destekleyici ve kolaylaştırıcı uygulamaları gerçekleştirmesidir.

 

Bir devletin belirlenen coğrafi sınırlarında yürürlüğe konulan kanunlar, kişilere çeşitli yaptırım ve cezai müeyyideler getirmektedir. Bu yaptırımların temelinde de toplumsal yaşam ve birlikteliğin gerekliliği yatmaktadır.

 

Hukuk devletinde, sucun ve cezanın şahsiliği ilkesi ceza hukukunun en önemli ilkelerinden biridir. Suç kişiseldir, sucu isleyenden başkasını suçlayamazsınız ve ayni şekilde suçludan başkasını cezalandıramazsınız. Bu ilke suçlunun anne babası, kardeşleri, akrabaları ya da kimlik aidiyetiyle bağlı olduğu üçüncü kişileri cezalandırmayı engeller.

 

Tutuklanarak belirli bir süreliğine hüküm giyenlerin aileleri ve yakın akrabalarının cezalandırılması hukuk devleti ilkeleriyle aykırı bir durum olmasına rağmen, bölge insanının sürekli yaşadığı ve iliklerine kadar işlemiş, insanlık değerleriyle çelişen bir gerçek. Ve bunu hepimiz çok iyi müşahede ediyoruz.

 

Ülkemizde cezalarla birlikte sürgünler cumhuriyet tarihiyle yaşıt olan bir uygulamadır. Yalnız özellikle bölgemizde son 20-30 yılda siyasi mahkûmlara verilen cezalarla birlikte uzak şehirlere sevk edilmeleri, hükümlülerle birlikte ailelerinde cezalandırılmasıdır. Siyasi düşüncelerinden hüküm giyen kişiler ailelerinden uzak illere gönderilerek, ailelerinin kendilerini ziyaret etmeleri zorlaştırılması suretiyle psikolojik ve ekonomik olarak cezalandırılmaktadırlar. Bu uygulamalar hükümlü ve yakınlarını tarafından daima tepkiyle karşılandı. Yapılanlar hiçbir zaman ülke idaresi ve yönetimine katkı sunan bir uygulama olmadı. Ve halkın hafızasında devletin bir zulüm çehresi olarak hafızalardaki yerini aldı.

 

Son zamanlarda yapılan düzenlemelerle ülkemizde devlet-halk bütünleşmesine dönük özgürlük ve insani haklar konusunda birçok olumlu değişim ve gelişme yaşandı. Ancak yapılan uygulamalara bakıldığında mahkeme kararlarıyla hüküm giyen siyasi mahkûmlarla birlikte aile ve akrabalarının cezalandırılmasından vazgeçilmediği görülmektedir.

Bu uygulamalar sadece bir siyasi düşünceyle sınırlı değil.  Yakın zamanda Batman M Tipi Kapalı Cezaevinde PKK davasından hüküm giyen 9 kişi, Adalet Bakanlığı tarafından başka cezaevlerine sevk edildi.

Son olarak geçmişte Tokat ve Ankara illerinde ceza evinde bulunan ve bir süre önce 3 bin lira yol masrafı kendisi tarafından karşılanması suretiyle Şanlıurfa'nın Siverek ilçesi T Tipi Kapalı Cezaevine getirilen Hizbullah davasından hükümlü Mecit DAMAR, isteği dışında idari kararla Eskişehir'e  sevki çıkmış.

Bölgemiz sosyolojik açıdan siyasi atmosferi yoğun bir bölgedir. Bu siyasi havada tutuklu ve hükümlü durumuna düşen kişilerin kolluk ve adli süreçte karşılaştığı haksız uygulamalar bir yana, cezaevi sürgünleriyle aile ve akrabaları ile tabi tutuldukları psikolojik ve ekonomik baskı, cezalarını katmerleştirmektedir.

 

 

Hükümetin, imkânlarını kullanarak cezaevlerinde bulunan hükümlülerin ailelerinden uzak memleketlere sevk edilmelerine sebep olan uygulamalara son vermesi, önemli bir toplumsal sorunun çözülmesine büyük katkı sağlayacaktır. Aksi durumda hükümet uygulamalarının 90 yıllık sistem dayatmalarını sahiplendiği algısı toplumsal hafızada tazeliğini koruyacaktır.

Ryan Reynold

0 yorum

FİKRİNİZİ BELİRTİN

Zorunlu alanları doldurunuz *