Ortadoğu coğrafyası kanla, gözyaşıyla ve zulümle anılıyor. Siyonist İsrail’in Filistin toprakları üzerinde yıllardır uyguladığı sistematik soykırım, artık vahşet denilen bir boyuta ulaşmış durumda. Gazze’de yaşananlar insanlık dışı bir trajediden öte; vicdanların, ümmet bilincinin ve kardeşliğin sınandığı birer utanç vesikası olmuştur. Ne yazık ki bu vahşet artık bizler için sıradan bir haber bülteni, günlük rutinimizin fon müziği haline gelmiştir. En acı olan da budur; kanıksamış olmamız.

İsrail, sadece Filistinlileri değil, bütün İslam coğrafyasını hedef almaktadır. Bu hedefin başrol oyuncusu değilmişiz gibi davranmamız, kardeşlerimizin dökülen kanlarında dolaylı payımız olduğunu unutmamıza neden olmamalıdır. Bombalanan onbinlerce kadın-çocuk bedenlerine, yerle bir edilen hastanelere, susuzluktan ölen bebeklere rağmen hâlâ sessiz kalmak, sadece vicdani değil, ahlaki ve imani bir çöküştür.

Bu tablo karşısında 57 islam ülkesinin bir araya geldiği İslam İşbirliği Teşkilatı’nın varlığı adeta bir formaliteden ibarettir. İsminde "İslam" olan bu yapı, zulme karşı ortak bir ses, yaptırım gücü ya da caydırıcı bir duruş sergileyememektedir. Müslüman halklar nezdinde bu kurumun itibarı, akan kanla birlikte yok olmuş, yerini hayal kırıklığına bırakmıştır.

Buna karşın, ekonomik ve askeri olarak zayıf bir ülke olan Yemen’in, İsrail'in soykırım politikalarına karşı net bir duruş sergilemesi, tüm ümmete ayna tutar niteliktedir. Yemen, yoksulluğuna ve iç sorunlarına rağmen kardeşliğin, izzetin ve cesaretin adını yeniden yazmıştır. Bu izzetli ve cesur duruş, bizlere asıl gücün tanklarda değil, yüreklerde olduğunu bir kez daha göstermektedir.

Peki ya bizler? Zihinlerimizi meşgul eden gündelik telaşlar arasında Gazze sadece sosyal medya bildirimlerinden ibaret bir konu mu artık? Bir zamanlar içimizi dağlayan görüntüler şimdi neden sadece bir göz gezdirip geçtiğimiz kareler haline geldi? İşte ümmetin en üzücü ve en kahredici hali budur: zulmü kanıksamak.

Müslümanlar olarak bu gafletten uyanmadıkça, ümmet bilincini yeniden inşa etmedikçe, birliğimizi sağlam temeller üzerine kurmadıkça, Filistin’de akan kan durmayacak. Zalimler, sessizliğimizden cesaret bulmaya devam edecek. Ancak bilmeliyiz ki yaşanan bunca zulme sessizlik, sadece bir eylemsizlik değil; aynı zamanda zulme ortak olmaktır.

Bugün Gazze susuyor, ama o sessizlik kulakları sağır eden bir çığlığa dönüşüyor. Artık mazlumun değil, susanın utançla anıldığı bir çağdayız. Çünkü utanacak olan, başını öne eğecek olan, suçluluk psikolojisi içine girmesi gereken mazlumlar değil; aksine zulme karşı sessiz olanlardır. Bu çağda onurlu kalmak istiyorsak, önce kalplerimizdeki duyarsızlığı öldürmeliyiz. Çünkü kalplerimizdeki sessizlik ve duyarsızlık dirilmeden, bedenlerimizin ayakta durmasınının hiçbir önemi yoktur.

Zulme sessiz kalan dilsiz kefendir,

Mazlumun feryadı göğe seferdir.

Kalbi sağır olanın imanı sönüktür.

Unutma; sessizlik, zalime nefestir.

Selam ve dua ile...