Bugün sosyal medya bir oyun alanı değil, bir mücadele sahasıdır. Bir klavyenin ucunda zalimi titretecek bir kelime, mazluma umut olacak bir cümle gizlidir. İşte tam da bu yüzden Müslüman gençlerin dijital varlığı artık lüks değil, bir zorunluluktur.
Şehid Hasan el-Benna'nın şu sözü, bu dönemin şiarı olmalı: "İttifak ettiğiniz konularda yardımlaşın, ihtilaf ettiğiniz konularda birbirinizi mazur görün!" Zira bugün ümmetin her zamankinden daha çok birlik ve kardeşliğe ihtiyacı var. Kardeşinin gözyaşını görmeyen, zalimin silahına karşı kalemini kınından çıkarmayan bir bilinç, ümmetin omuzlarında yük değil midir?
Siyonizm, sadece bir ideoloji değil, sistemli bir sömürge aklıdır. Filistin’de akan kan, yalnızca kurşunların değil; aynı zamanda suskunluklarımızın, ilgisizliğimizin ve dağınıklığımızın eseridir. Mücadelemiz bu yüzden önce bilinçle, sonra birlikle başlamalıdır. Tek hedefimiz bu yıkıcı zihniyet olmalı, aramızdaki mezhep, cemaat ya da fikir farklılıkları ise arka sıralara bırakılmalıdır. Tartışma değil; dayanışma, eleştiri değil; inşa zamanı…
Unutmayalım ki bizi hakikatten koparan, enerjimizi iç kavgaya harcatan her tutum, aslında zalimin ekmeğine yağ sürmektir. Sosyal medya hesaplarımızı bir propaganda aracına değil, adaletin dili ve direnişin sesi hâline getirmeliyiz. Orada yazılan her söz, çizilen her görsel, ya bir dua kadar değerlidir ya da bir vebal kadar ağır…
Artık zaman, mezhebimizin, cemaatimizin adını değil, ümmetin derdini yüceltme zamanıdır. Partimizi, ideolojimizi, görüşümüzü değil; mazlumun yanında saf tutan İslam’ın mesajını önceleme zamanıdır. Haklı çıkmak için değil, Hakk'ı savunmak için yazmalıyız. Sosyal medya hesaplarımızı sadece gündelik eğlencelerle değil, bilinçle ve misyonla kullanmalıyız.
Genç kardeşim! Bil ki, senin bir paylaşımın, bir sözün, bir duruşun nice insanı uyandırabilir. Ayrılığın ateşine odun taşıma! Birliğin harcına bir tuğla da sen koy! Bugün Gazze’de, Kudüs’te, Yemen’de, İran da, Doğu Türkistan’da, Arakan’da ümmetin çocukları bombaların altında. Onlar haykıramıyor, sen haykır! Onlar susturulmuşken sen susma! Çünkü suskunluğun bedeli, masumların canıyla ödeniyor.
Bakın bugün; terör devleti İsrail, Filistin’deki vahşetiyle yetinmeyip İslam coğrafyasını daha da kan gölüne çevirmek adına İran’a karşı yeni bir saldırı başlatmış durumda. Bu saldırı, yalnızca bir ülkeye değil; ümmete, direnişe ve bağımsız Müslüman iradeye yöneltilmiştir. Ne hazindir ki Müslüman devletler yine suskun, yine tepkisiz. Ümmetin liderliğine soyunanlar ekranlara değil, koltuklarına kilitlenmiş. Öte yandan ABD ve AB, bu saldırganlığı desteklemekte, terör devleti İsrail’in arkasında pervasızca durmaktadır.
İşte bu manzara, Müslümanlar adına yürek yakan bir ayıptır! Sessizlik, korkaklık ve tepkisizlik artık hiçbir şekilde izah edilemez. Bu tablo karşısında susan her yürek, zalimin kurşununa dolaylı bir mühimmat, her ilgisizlik mazluma bir ihanet olur. Artık uyanmalı, birleşmeli, sesimizi büyütmeliyiz!
Ey Müslüman! Bugün senin sesin, ümmetin vicdanı olabilir. Bugün senin kalemin, mazlumun kalkanı olabilir. Bugün senin paylaşımın, zalime karşı bir direniş cephesi olabilir.
Öyleyse vakit, suskunluğu bozmaya, safları sıklaştırmaya, mazlumun yanında dimdik durmaya ve Hakk’ın sancağını sosyal mecralarda bile olsa dalgalandırmaya vakittir!
Bu çağ, tırnak içinde dijital cihadın çağıdır. Bu çağ, mazlumun sesini kısıp zalimin ekranını büyütenlere karşı durma çağıdır. Ve sen ey genç! Bu çağın sorumluluğunu omuzlarında taşıyansın.
Unutma! Bazen bir paylaşım, bir kurşundan daha etkili olabilir. Ve bazen bir sessizlik, en büyük ihanettir.
Selam ve dua ile...