Çocuk
Psikolojisinde çocuğu ödüllendirerek motive etmek tercih edilen bir ilke olarak
kabul görmüştür. Kaldı ki, çocuğun yanlışlarına teşekkür edilmeyeceği gibi ödül
de verilmez. Nitekim caydırıcı olmasa da suç işleyenler için konulmuş ceza
yasaları vardır. Bu yasalar, insanların ıslahı noktasında kimi zaman suçluların
suçlarına karşılık hapisle cezalandırılmalarını öngörmektedir. Toplumun ıslahı
için bu yasa ve yönetmelikler yapılırken eğitimin disiplini için de birtakım
ilke ve kurallar getirtilmiştir. Eğitim Psikolojisinde çocuğa ceza verildikten
sonra davranışlarında bir düzelme ve ilerleme görülürse yaptırımlar
kaldırılır.
Çocuk
Psikolojimiz kendimize has değildir. Amerika'da ve Avrupa'da yayınlanmış veya
bu yayınlardan körü körüne tercüme edilmiş kitaplardaki uyarlanmamış teori ve
uygulamalara dayanmaktadır. İslam Dünyasının şartlarını dikkate almadan bu
teori ve uygulamaları olduğu gibi aktaran söz konusu tipler, Batı'nın
kertenkele deliğine tam uymaları için Müslüman halkların algılarını yönetip düşünce,
fikir ve duygularını şekillendirmek için çalışmışlardır. İslam Dünyasındaki
çocuk psikologlarıyla çocukların problemleri hakkında konuşulduğunda, büyük
çoğunluğunun dogmatik olarak" anne ve baba her zaman
haksızdır" şeklindeki Batılı görüşe katıldığı
görülmektedir.
Batılılar,
nedense anormal bir yetişkine dönüşmemesi için her çeşit fiziksel ve psikolojik
cezadan uzak tutulmaları gerektiğini söyleyen, 'çocukların kırılgan
kişiliği' konusundaki popüler modern kavram yanılgısına büyük duyarlılık
göstermişlerdir. Bunun nedeninin, ebeveynlerin kendi mahrumiyetlerinden
kaynaklandığı söylenebilir; çünkü geleneksel Müslüman toplumlarında ailelerin
çoğu babalarından, çocuk yetiştirme adına sert ve İslam'a uygun olmayan
uygulamalar almışlardır.
Ne yazık ki,
Müslüman toplumlardaki "geniş aile” yapısıyla Batı'nın ölmekte
olan "süper modern aile" yapısı arasındaki farkı, çocuk
psikologlarından çok azının görebilmiş olmasıdır. Batı'nın çocuk psikolojisi
alanındaki teori ve uygulamalarının körü körüne Müslüman halklara aşılanması,
akademik ve sosyal suçtan başka bir şey değildir. Batılı ailenin ölümünün
muhtemelen tek sorumlusu olarak görülebilecek çocuk psikolojisinin bu
teorilerinin, ABD ve Avrupa'daki deneysel ve pratik uygulamalarıyla birlikte
aynen aktarılmasının, Müslüman gençliğin yabancılaşmasında ciddi etkileri
olmuştur. Modern(leş)miş Müslüman ülkelerde bu olumsuz etkiler çoktan
başlamıştır bile...
İslam Dünyasında
önemli bir düşünür sayılan Sudanlı Prof. Malik Bedri, 'Müslüman
Psikologların Çıkmazı' isimli kitabında çok çarpıcı bir tespitte
bulunmuştur: "Batının, "Çocuk her zaman haklıdır"
şeklindeki gevşek ve popüler tutumu, çocuğu ebeveynine karşı saygısızlığa
teşvik edebilir. Halbuki bu tutum değiştirilip eğer önü alınmazsa çocuğun
İslam'da en nefret uyandırıcı günahlardan biri olan, anne ve babasına nankörlük
eden bir nesil olarak yetişmesine yol açabilir. Eğer çocuklarınızın Amerikan
filmlerinde gördüğünüz gibi, büyüdüklerinde ayaklarını masanın üzerine atarak
yüzünüze karşı uzatıp oturmasını ve dırdır eden, sıkıntı veren bir ihtiyar
olduğunuzda sizleri huzurevine kapatmasını hoş karşılayacaksınız, o zaman
Amerikan çocuk psikolojisi eserlerinin esiri olmaya devam edin. Fakat siz, anne
ve babaya nezaketi Allah'a ibadet gibi gören Kur'an ayetlerine halen değer
veriyorsanız, şu ayetleri lütfen hatırlayınız:
"Rabbin
kesin olarak şunları emretti: Ancak kendisine ibadet edin, anne ve babaya
iyilik edin. Onlardan biri veya ikisi senin yanında yaşlanırsa, sakın onlara
"öf" bile deme ve onları azarlama. İkisine de acıyarak tevazu
kanatlarını indir ve şöyle de: "Ey Rabbim! Beni küçükten terbiye edip
yetiştirdikleri gibi, sen de onlara merhamet
et." (İsra:23,24)
Küçük yaştan
itibaren Allah'a iman temeli üzerine terbiye edilip ilahi murakabe ve ahirette
hesap verme şuuruyla yetişen çocukların, sağlam bir kişilik kazanacağı
muhakkaktır. Allah'a sığınma duygusuyla kişiliğini kazanan bir çocuk/genç, aynı
zamanda Allah'tan saygı ile korkar ve O'na dayanır' der.
Hülasa,
vicdanının derinliklerinde Allah'ın her an kendisiyle beraber olduğunu ve
kendisini görüp murakabe ettiğini, gizli açık her durumdan haberli olduğunu,
hain gözlerin gizlediği her duygu ve düşünceyi bildiğini anlayıp benliğine
yerleştirdiği zaman bu yüksek mana atmosferinde uhrevi korku, dünyevi tehdit,
onun kalbinin en son noktasına kadar ulaşır, izlerini onun ruhunda ve nefsinde
silinmez biçimde bırakır. İşte o zaman çocuğun durumu düzelir ve ahlakı
doğrulur.