Batman’ın son günlerde gündemini meşgul eden külliyede konser tartışması, yüzeyden bakıldığında basit bir etkinlik meselesi gibi görünse de şehirde çok daha derin bir kırılmanın işaretlerini içinde barındırıyor. Necat Nasıroğlu Külliyesi, Batmanlıların gözünde herhangi bir yapı değil; bu şehrin dini, ilmi ve ahlaki hafızasının merkezi niteliğinde bir mekân. Dolayısıyla burada atılan her adım, her karar ve her değişiklik, ister istemez toplumun değerleriyle ve manevi dokusuyla doğrudan temas ediyor.

Külliyenin cami, Kur’an kursu, taziye evi ve kütüphane gibi birbiriyle bağlantılı unsurlardan oluşması, ona sıradan bir kültür alanından çok daha farklı ve derin bir karakter kazandırıyor. Bu yüzden bugün yaşanan konser ısrarı, halkta yalnızca bir etkinliğe itiraz değil; şehrin manevi kimliğine yönelmiş gereksiz bir meydan okuma duygusu uyandırıyor.

Dindar kimliğiyle bilinen Batman’a yakışmayan bu tutum, toplumun yapılmış tüm uyarılarına rağmen sürdürülüyor. Oysa bu şehir, alimlerin, müderrislerin, ilim yolcularının yurdu olmuş; edebi, ölçüsü ve dini hassasiyeti güçlü bir coğrafya. Böyle bir şehirde, özellikle tapu kayıtlarında cami vasfı taşıyan bir yapının, asli kimliğiyle bağdaşmayan bir amaçla kullanılmaya çalışılması, halkın gönlünü yaralayan bir vefasızlık olarak algılanıyor.

Konser meselesi hakkında aylarca süren diyalog çabalarının sonuçsuz kalması da rahatsızlığı derinleştiriyor. Batman halkının tepkisi öfke değil; bilakis, “Şehrimizin manevi değerleriyle oynanmasın” diyen kararlı ve sükûnetli bir duruştur. Bu duruşun anlaşılmaması ise yöneticilik adına ciddi bir eksiklik olarak görülüyor.

Halkın talebi son derece makul, istenilen şey şu: “Her mekân kendi ruhuna uygun işlerle anılmalı. Bir külliye, bir ibadethane çevresi eğlenceyle değil; ilimle, dua ile, huzurla var olmalı.”

Batman’da onlarca salon, park, etkinlik alanı varken ısrarla külliye çevresine yönelmek, artık iyi niyetten uzak bir inatlaşma görüntüsü veriyor. Bu ısrarın kimseye faydası olmadığı gibi, şehrin manevi birliğini zedelediği açıkça ortada.

Bugün yapılması gereken şey gerginliği artırmak değil; bir adım geri atmak ve toplumun ortak vicdanında yer etmiş bu mekânın dokusunu korumaktır. Çünkü bir şehrin ruhu, onun ibadethanelerinde ve manevi merkezlerinde saklıdır. Bu ruh zedelenirse, kaybedilen şey bir konser alanı değil; Batman’ın kendi öz kimliğidir.

Sonuç olarak, Necat Nasıroğlu Külliyesi’nin dini ve manevi vasfını korumak sadece STK’ların veya belli bir kesimin değil, bu şehirde yaşayan herkesin ortak sorumluluğudur. Batman’ın edep ve imanla yoğrulmuş karakterine zarar veren bu ısrardan vazgeçilmesi hem aklın hem vicdanın hem de şehrin geleceğine duyulan saygının bir gereğidir.