Toplumsal yapılanmanın teşekkülünde iktisadi muhayyile
önemli bir yer alır. Akıl ve erdemin ilmek ilmek işlendiği İslam’ın ilk
medeniyet tasavvurunda iktisat da büyük bir yer almaktadır. İktisadi gücü oluşturmanın
üç boyutu vardır: Müslümanların infaklarında cömert davranmaları, Müslümanların
kendi iktisadi birikimleri, düşmanın iktisadi kaynaklarını zayıflatmak...
Peygamberin (sallallahu aleyhi vesellem) kurduğu ilk Medine
İslam devletinde iktisada verilen öneme dikkat etmeliyiz. Medine Pazarı, Ebu
Süfyan’ın Kervanı’na müdahalesi ve Müslümanları infak vermeye teşvik etmesinde
bunu görüyoruz. Dünyaya bakan yönüyle toplumsal yapılanmada iktisadın bu üç
sacayağını zihin dünyamızda iyi oturtmamız lazım. Nübüvvetin bu üç iktisadi
nokta üzerinde günümüzde bir iktisadi mukavemet stratejisi oluşturmalıyız.
Müslüman toplumun bağımsızlığı için bağımsız bir mali
ortamın olması. İşte Medine’de pazarın kurulması tam da budur. Sık sık
Müslümanları infaka davet eden Resul-i Ekrem’in bu eylemi ise toplumsal
dayanışma ve yardımlaşma ruhunu diri tutuyordu. Gerektiğinde istenen bu mal
infakı ile bir bağışlama ahlakını kazandırıyordu. Ashabın tasavvurunda bu
mefkureye bir kazanç olarak bakılıyordu. Düşmanın mali gücünü zayıflatmak olan
adımının ise Ebu Süfyan’ın Kervanı’na müdahelesi olduğunu
görüyoruz.
Üçüncüsü, yani düşmanın mali gücünü zayıflatmanın Peygamber
ahlak ve stratejisi olduğunu bilmeliyiz. Bu stratejik nebevi mefkureyi,
günümüze taşımanın önemini anlamaya çalışacağız:
Ebu Süfyan’ın başkanlığında, Şam tarafından gelen kervanı
duyan Rahmet Peygamberi, kervana operasyon düzenlemiştir. Bu girişim,
Müslümanların düşmana karşı ilk eylemiydi. Bu nebevi stratejik adımı anlamadan
AksaTufanı’nı anlamak mümkün değildir.
Başta muhayyilemizdeki peygamber algısının mahiyeti
anlaşılır. O, bu girişimi hem bir peygamber hem de Medine İslam devletinin
Devlet Başkanı sıfatıyla yapmıştır.
Bu hamle, stratejik ve bir o kadar da kritik nebevi bir
adımı anlamadan terörist israilin mallarını boykot etmenin önemini anlayamayız.
Düşmanın elindeki malı almaya çalışan bir peygamberin ümmeti, israil mallarını
satın almamayı beceremezse mahşerdeki hesabı çetin olur. Bu nebevi girişimle
düşmanın iktisadi damarını çökertmeyi anın vacibi olarak bilmeliyiz. Bu nebevi
girişimin siyak ve sibakı olduğu gibi Aksa Tufanı’nı da bu bağlamda
değerlendirmeliyiz. Meselelerin önü ve arkasını birleştirerek günlük hadiseleri
anlamak mecburiyetindeyiz.
Bir iktisadi güce salt manada bolca mal sahibi olmakla
sahip olunamıyor. Düşmanın mali gücüne müdahale edecek adımlar atılmalı.
Düşmanın iktisadi damarını zayıflatmak için bir mukavemet gösterilmelidir.
Kervana müdahaleyi de bu manada anlamalıyız. Bizim peygamber algımızda bu iş ne
kadar oturuyorsa, AksaTufanı’nı da o kadar anlayabiliriz. Bu girişim iki
devleti karşı karşıya getirmiştir. Yüce Allah bu girişimi ayetlerle
desteklemiştir. Bu kervana müdahaleyi anlamadan HAMAS’ın Aksa Tufanı’nı
sağlıklı anlamadığımız gibi israil mallarını boykot etmeyi de anlayamayız.
Kervana düzenlenen operasyonda insanlar üç sınıfa ayrıldılar: Can ve malıyla
destekleyen Müslümanlar, karşı çıkan düşman unsurları ve bunu stratejik bir
hata gören Medine münafıkları. Gazze’deki Aksa Tufanı’nda da aynı durum söz
konusudur.
Münafıklar, ‘Mekke’nin askeri gücünü çok iyi bildiği halde
böyle bir girişimde bulunulması doğru olmamış’ demişlerdi. Bu manada münafıklar
uygulanmış bu nebevi stratejiyi karalamaya çalıştılar. Ama Yüce Allah bu nebevi
stratejiye nişanlı(alametli) melekleriyle destek vermiştir.
Tarihi tekerrürlerde yer, şahıs ve malzeme farkı olsa da meselenin taşıdığı ruh aynıdır. HAMAS’ın, Aksa Tufanı ile Resul-i Ekrem’in Ebu Süfyan kervanına baskın yapma girişimi milimi milimine aynıdır. Eğer o gün meydana gelen meseleleri sağlıklı bir şekilde günümüze taşıyamazsak, İslami hayatımızı da bu manada sağlıklı anlayamayız.