Kur’an’(Bakara/16) da “Ribh” mefhumundan hareketle bu
yazımızda Murabaha yapısını anlamaya çalışacağız.
Murabaha; malı karlı satma anlamına gelir. Bugün dünya
çapında finans kurumlarının, müşteriden aldığı malı, kârlı bir şekilde bir
başkasına taksitle vadeli satışına murabaha denir.
Kelimenin aslı Arapça’dır; sözlükte artma, kar, ticari
kazanç anlamındaki “ribh” kökünden müştak ve “kazandırma, kar hakkı tanıma”
manasına gelir. Murabaha müfaale babından olduğu halde müşareke manasını
taşımayan bir kelimedir. (TDV)
İslam iktisadının ahlaki nitelikleriyle toplumda
yeniden bir ihya hamlesinin başlatılmasında, murabaha önemli bir yer alır. Şu
ana kadar Murabaha’dan sadece finans kurumları faydalanmışlardır. İyi de
olmuştur. Ancak, bunu ümmetin ihyasındaki genel bir faydayı elde etmede basamak
yapmanın mümkün olduğunu tasavvur ediyorum. Buna öncülük edecek bir öncü
kadroya ihtiyaç vardır. Ümmetin şah damarı olan aziz ulemamız ve meşayih-i
kiramın öncülük etmediği toplumsal hareketlerde muvaffak olma ihtimalini zayıf
görüyorum. Dünya malını bir tarafa bırakmak, ulemadan çok meşayih-i kirama
yakışıyor. Maalesef bugün birçok Meşayihin kurdukları tarikat üzerinden elde
ettikleri mallarının haddi ve hesabı yoktur. Bu mallarının hesabını yapmak için
muhasebeciler tutulmaktadır. Aziz ulemamız bu konuda daha arı duru bir
haldedir.
Bugün Müslüman alimlerin ve meşayih-i kiramın siyasi
ve iktisadi sahada büyük bir sınavdan geçtiğini düşünüyorum. Eğer, ümmetin ihya
sahaları olan bu iki noktaya bu manada bir neşter atılmazsa Yüce Allah’ın bizi
toplu belalarla imtihan edeceği günlere hazırlıklı olalım. (Saffat/177) Ümmetin
iki diriliş damarında uyuşukluk varken ümmetin ayağa kalkmasını bekleyemeyiz.
Bu sebeple iktisadi tedbirlerden biri de “Murabaha” sistemidir.
Murabaha’yı ticarete bakan yönüyle cumhuru ulema caiz
görmüşlerdir. Murabaha, asrın ticari ihtiyaçları ve anın vacibi cihetiyle
fukahanın kazandırdığı büyük bir iktisadi inkılaptır. Kaynağını 2/16 ayetten
alır. Makasıdını da 2/ 275 ile 4/29 ayetlerden almışlardır. Bu konuda bir fıkhi
bir durgunluk hakimdir. Bizim bunu aşmamız lazım. Aziz ulemamız zamanın, fıkıh
durgunluğunu aşmalı. Araştırmama göre iktisatta yapılan murabaha bunun merhemi
gibidir.
Murabahanın sıhhat şartları:
a) Önceki satışın sahih bir satışla yapılması gerekir.
Çünkü murabaha kendi başına yeni yapılmış bir satış akdi olmayıp önceden
yapılan akdin devamı sayılır. Hanefi mezhebi dışındaki ulemaya göre sahih
olmayan satışla yapılan malın mülkiyet hakkı olamadığı için böyle bir malın
murabaha ile satışını caiz görmemelerinin sebebi mülk edinme yolu, Hanefi
fukahaya göre akdin feshi mülkiyetle ilgili olmadığından caiz görülmüştür. Cuma
ezanında alışverişin bırakılması istenmesine rağmen satış olsa mülkiyet hakkı
doğduğu gibi.
Şafii ve Hanefilere göre hibe ve veraset yoluyla elde
edilen malın murabahayla satışı caizdir.
b) Murabaha ile yapılan satışın alıcıya meclis
dağılmadan beyan edilmesi şarttır. Ancak günümüz şartlarında meclisin bedenen
ve şahsen olması şart koşulmamalı. Elektronik ortamda da yapılan görüşmenin
meclis olduğu kanaatindeyim. Bu durum, teslim tesellümde de aynıdır. Yanılma ve
kandırma payı sıfır olan malların görülmesi de böyledir.
c) Murabaha ile alınan mal daha önceden faizle alınmış
olmamalı. Eğer ribayla da alınsa ribasının murabaha usulüyle alınmasında bir
fiyat farkına etki etmemesi gerekir. Daha önceden o malı kimin almış olduğuna
ve nasıl bir satış şekliyle alındığına bakılmaz. Ama alınırken malın faizi
dahil edilerek faiz fazlalığı fiyata eklenirse o satış caiz olmaz.
d) Malın kâr miktarının alışverişte belirtilmesi
gerekir. Aksi takdirde caiz olmaz. Çünkü satış bedelinin bir kısmını kâr
miktarı oluşturmaktadır. (Devam edecek…)