Fey(Haşir/6,7); ayetlerde geçen bu kavramı, İslam toplumunun iktisadi değerler sistemi içinde anlamaya çalışalım.

 Ayetlerde geçen “Fey”, geri getirmek ve şeklini değiştirmek anlamlarına gelir. İslam hukuk terminolojisinde fey, maddi değerler sistemi içinde mana verilmiş Kur’anî bir kavramdır. Ayetler, içerik bakımından İslami yönetimde, gayr-i müslimlerden alınan mali vergilerle bir mali denge sağlanmıştır.

Gayri müslimlerden alınan vergi çeşitlerinden “fey”; ayetin birinde savaş sonrasında, diğerinde savaş dışındaki durumu anlatır.

Gayri müslimlerden alınan malın beşte biri şeklinde yapılan paylaşım üzerinden Kapitalizm ve Sosyalizm ile İslam’ın mali sisteminin temel ilke ve prensiplerinin farkını anlamaya çalışacağız. Ve hangisinin insani olduğunu göreceğiz.

Kapitalist ve Sosyalist mali anlayışta, topluma mali değerler üzerinden bir kıymet biçilir. İslam’da ise, mala insani değerler sistemi üzerinden kıymet verilir. Birinde mal diğerinde insan merkezli olmakla aralarında böyle temel bir ilkesel fark bulunmaktadır. İlk ikisinde sadece mal, insan ilişkisi noktasından değerlendirirken, İslam’da, insan ve mal olarak denge sağlayıcı üç nokta üzerinden bakılmaktadır.

İlk iki sistemde mali değerler üzerinden insan hayatına bir kıymet biçilmektedir. Kişinin elindeki mala sonsuz bir değer biçilmektedir. Bu her iki sistemde insan öncelikli olan değil, mali değerler sistemi hayata hükmeder. Sosyalizm’de mal o kadar kutsal ki, isteyen insan istediği kadar ona ulaşıp tasarrufta bulunamaz. Bu kutsala ancak toplumdaki insani değerlerin üstü olan devlet gibi bir aygıt ulaşabilir.

Kapitalist sistemde de kişinin elindeki mali güçle topluma tahakküm edilir. O malda sonsuz tasarruf hakkı verir. Kişinin tasarruf gücü elindeki malın çokluğuyla orantılıdır. Her iki sistemde de mal, kutsal ortak bir tanrıdır.

Her iki sistemde de mal gücü elinde bulunduran toplumun diğer fertlerine her türlü tahakküm hakkına sahip olabiliyor.

İslamî sistem ise, her şeyden önce malın asıl sahibinin Yüce Allah olduğu inancıyla her iki sistemden ruhen ayrı düşer. İslam temvil sisteminde malın asıl sahibi Yüce Allah olduğu halde mal edinmede Yüce Allah, Sosyalizm’de olduğu gibi mal ile kul arasına da girmez. Sadece kulu kontrol eder. Kulun mali seviyesi belli bir limite(nisaba) ulaşınca belli bir cüz’ünü şu veya bu sebeple muhtaç düşen komşusuna vermeyi emrederek toplum arasında bir dayanışma ve yardımlaşma ruhunu oluşturur.

Bu ruhu oluştururken ferdin mal edinme zevk ve şevkini de kırmaz. Kişinin havaic-i asliye denilen yıllık ihtiyacını aşıp belirlenen limite ulaşınca, ihtiyaç üstü maldan muhtaç komşusuna bir cüz’ünü verir.

Burada toplumsal sevgi oluşturulur. Komşusu açken zenginin tok yatmasını uygun görmeyerek, komşunun açlığında, hastalığında ve ölümünde malıyla yanında olmayı emreder. Diğer iki sistemde böyle bir dayanışma ruhunu bulmak mümkün değildir. Dolayısıyla “fey” denilen mali geliri dağıtırken eşitlik yerine adaleti esas almıştır. Beşte biri üzerinden bu denge sağlanmıştır.