Gönümüz Kapitalist sistemleri ayakta tutan iki temel sacayağı bulunmaktadır: gelirleri çok az olan devletleri somut olarak sömürmek ve gelişmekte olan ülkeleri küresel döviz, faiz, ilaç, silah, teknoloji ve enerji lobilerine bağımlı hale getirerek sürekli gelirlerini sömürmek.
Kapitalist sistem, kıskaca aldığı toplumları tamamen yok etmek istemez. Onun için işlerine yarayacak kadar ayakta bırakırlar. Afven, sağmal bir ineğin sütünün alınması için onun karın tokluğuna yem verilerek yaşatılması gibi...
Bu kıskaçtan, tüm mazlumları kurtarıp onları ayağa kaldıracak sistem, İslam’ın faizsiz iktisadi sistemidir. Bu konuda, mali güçten önce bir mali bağımsız idealist tahayyülün oluşması gerekir. Bu bağımsız tahayyülün kişide oluşturduğu mali bağımsızlık, kişide bir planlama ve dayanışma ruhunu ihya eder. Bu ne ütopik bir tahayyül ne de soyutlanmış yeni bir paradigmadır. İslam medeniyet mefkûresinde İslam iktisadı, kökleri sağlam ve somut olarak atılmış, tarihimizin altın sayfalarında yerini alan bir ekonomik sistemdir. Faizsiz, emeğe bağlı, serbest rekabeti içeren, sa’ya bağlı, emtiada tebeddülü temel esas alan bu ilkesel mali iktisat, temelini “Medine Ortak Pazarı”na dayandırmaktadır.
“Arz-Talep” ilişkisi kazan-kazan üzerine kurulmuş bu ekonomik ortak bağımsız pazar, günümüz gelişmekte olan ülkelerin tam da dört elle sarılmaları gereken bir yöntemdir. Bir hususu burada itiraf etmem gerekir. Medine İslam Medeniyetinin dünyaya bakan yönüyle en büyük sacayağı olan “Medine Ortak Pazarı”ndan istenen seviyede İslam uleması da bahsetmemiştir. Bu pazarın üç büyük sacayağı vardır:
1-Piyasada “Arz-Talep” ilişkisi.
2-Değerlenmenin ürün ya da altın ve gömüş ile tebeddülü gerçekleştirmek.
3-Üreticiden tüketiciye ulaştırmayı sağlamak. Faiz tamamen kaldırılmış, vade farkı dahi en son başvurulacak bazı sınırlı durumlar dışında uzak durulmalı.
Bu sistemin yaşanırlılığı için önce bir ortak ruhun oluşturulması gerekir. Bu da imkânı olan iman sahipleri ile vicdan sahiplerinin beraber adım atmaları gerekir. İman sahipleriyle vicdan sahiplerinin bir araya gelmesindeki sorumluluk ve fedakârlık daha çok iman sahiplerine düşer. İman sahibi olanlar, toplumların ihyasında adalet ve fedakârlıkta bulunmanın imanın temel şartları içinde olduğunu görmeleri gerekir.
Aslı “Medine Ortak Pazarı”nın oluşturduğu yakın tarihimizde “Ahilik” teşkilatlarımız olmuştur. Bunun en yakın ve pratik örnekleri gözler önünde duruyor. Çok geniş çaplı ve zengin bir planlamayı gerektirir. Duyduğum kadarıyla Tayland’da Müslümanlar, kendi aralarında Kooperatifler kurarak faizsiz benzeri ticaret kurumları kurmuşlardır.
Tahayyülümdeki bu uygulamanın hayata geçmesi için üç kesimin el ele vermesi gerekir: Sermayesi çok az olanlar, sermaye sahibi varlıklı olan insanlar ve Kapitalizm’in pençesinden kurtulmaya çalışan devletlerin kendi aralarında bu manada bir ticaret yoluna gitmeleri gerekir.
Bunların biraz daha teferruatıyla izah edilmesi gerekir: Önce ticari işletmeyi işletemeyecek sermayesizlerin atacakları adımlar; bu durumda olan insanlar aralarında kooperatif gibi -ismi başka da olabilir, isme takılmamalıyız- bir isim adı altında örneğin borsa kurabilirler…