Dün TBMM’de Filistin’in sözde Devlet Başkanı Mahmut Abbas bir konuşma yaptı. Siyonist israilin vahşi soykırımına karşı yaptığı konuşma yeri göğü inletmeliydi ancak o kadar pasif kaldı ki değinmeye bile gerek yok. Sadece şehid Heniye için fatiha okutması yerinde bir hareket oldu, gerisi lafı güzaf..

Daha önce bir konuşmasında "Ben İsrail'le işbirliği yapıyorum ve yapacağım ve bundan hiç utanmıyorum. Allah, Netanyahu’ya uzun ömürler versin” diyen Abbas, Filistin halkını temsil edebilir mi?

Elbette hayır!.

Filistin’in temsilcisi; halefleri Şeyh Ahmed Yasin, Rantisi gibi son nefesine kadar dini ve vatanı için malını, aile efradını ve en sonunda canını feda veren Başbakan Şehid İsmail Heniye’ydi. Ve ardından seçilen siyonistlerin korkulu rüyası komutan lider Yahya Sinvar’dır.

Siyonist rejimin Abbas ve yönetimiyle alıp veremediği yok ki; ne istiyorsa yaptırıyor zaten..

ABD ve İsrail ile gizliden iş çevirmesi nedeniyle lideri Arafat bile Abbas için Filistin’in Karzai’si(haini) lakabını takmıştı.

Ölü doğan Oslo Antlaşması metninin mimarı Abbas’tı..

Abbas’ın, Arafat hayattayken Arafat’sız bir gelecek hazırlığı içinde olduğunu bilmeyen yok. Abbas, Dahlan ve güvenlik Şefi Yusuf Nasr’la birlikte lideri Arafat’ın zehirlenmesi olayında da hâlâ baş şüpheli..

“Ben siyonistim” diyen Blinken'la görüşmesinde "Buradan ev almalısın" diyen Abbas’ın, ülkesi siyonistlerce işgal edilmiş bir devlet başkanı olduğuna kim inanabilir ki?

Abbas’ın israille diyaloğu müzakere bile değil, tam iş birliği içerisinde olmayı savunuyor. Abbas yönetimi şu ana kadar yüzlerce muhalif Filistinliyi tutuklayıp işkence etmiş, yüzlercesini İsrail işgal istihbaratına teslim etmiştir.

Böyle bir ikiyüzlü kişilik Filistin halkına ve davasına ihanet içerisinde değil de nedir?

Uluslararası arenada Filistin davasının en büyük destekçisinin sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın şahsında Türkiye olduğu kaçınılmaz bir gerçek.. Türkiye, İslam ülkelerinin birlikten uzak, İİT ve BM’nin işlevsiz olduğu bir düzlemde batılı ülkelerin de müdahil olacağı bölgesel bir savaşı arzulamıyor.

Maalesef bu gerçekliği bir ilerleme adımı olarak değerlendiren batılı ülkeler, siyonist işgal rejimini siyasi, askeri ve ekonomik olarak açıktan desteklemekle ortaya koyuyor.

Hatta bu siyonist zihniyet, İslam ülkelerinin müdahalesizliğinden o kadar emin oldu ki 50 bin insanın katili Netanyahu’yu ABD Temsilciler meclisi kürsünden konuşturup 57 defa ayakta alkışladı.

Eğer ki ta en başından birkaç İslam ülkesi birlikte hareket ederek bu zulmü kabul etmeyeceklerini belirtip siyasi, askeri ve ekonomik anlamda Gazze’nin yanında duran irade sergileselerdi, emin olun savaş çoktan durmuş olurdu.  

Türkiye Filistin halkı için çok şeyler yapmak istiyor ancak yanlış kişi ve stratejiyle bu iş olmaz.

 

İşgal rejiminin sözde başbakanı Netanyahu’nun ABD meclisinde konuşturulmasına karşılık Filistin’in etkisiz devlet başkanı Abbas’ın TBMM’de konuşturulmuş olması mütekabil bir durum oluşturmadığı için ne Filistin halkı nezdinde ne de uluslararası kamuoyunda karşılık bulmayacaktır.

Çünkü Abbas ve yönetimi işgal rejimine karşı bir direniş sergilemediği için hem İsrail hem ABD nezdinde kabul gören bir isim. Netanyahu’yu Temsilciler meclisinde konuşturup ayakta alkışlayan ABD ve batılı ülkeler, 7 Ekim’den bu yana israil’e her türlü desteği vermekten geri durmuş değil.

Batılı ülkelere nispet bir mütekabiliyet ortaya koymak isteyen Türkiye israille işbirliği içerisinde hareket eden Abbas’ı değil Sinvar’ı TBMM’de konuşturmalıydı. Aynı zamanda İran, Pakistan, Afganistan, Cezayir, Malezya, Endonezya, Katar gibi İslam ülkeleri Türkiye’nin önderliğinde birleşerek siyasi, askeri ve ekonomik anlamda Gazze’ye destek çıkacaklarını deklare etmeliydi. Ki mütakabiliyet yerini bulur, siyonist haçlı işgal güçleri hadlerini aşamazlardı.