Gazze'de durdurulmadı; Lübnan, Yemen, İran şimdi de Suriye'nin başkenti Şam'ı bombalıyor. Sivillerin geçiş güzergahında bulunan Savunma Bakanlığı, Genelkurmay Başkanlığı ve Başkanlık Sarayı gün ortasında havadan füzeyle ancak terörist israilce vurulur!..
Ne de olsa askeri bir ültimatomla vahşetine dur diyen yok..
Salı günü de Süveyda’yı bombalamış, yüzlerce Suriye askeri şehid olmuştu.
Ribât diyarımız Gazze’deyse her gün 100’lerce şehid toprağa veriliyor..
Siyonist rejimin, Gazze’de HAMAS’ın elindeki üst düzey siyonist esirlerini bile çok rahat gözden çıkarmışken Suriye’ye yönelik saldırılarını azınlık “Dürzi toplumunu koruma” adına yaptığını iddia etmesine ise ancak ABD inanır.
Peki, ne zaman durdurulacak bu terör yapılanması!..
İlla Hatay’a, Antep’e, Ankara’ya da saldırılara başladığında mı ne yapmanız gerektiğini oturup konuşacaksınız?
Kimi mezhebi, kimi siyasi, kimi küresel, kimi emperyal boyutuyla bir araya gelemediğinizi iddia ettiğiniz Müslüman ülkeler, neredesiniz!..
İyi bakın, siyonist rejim kullanışlı aparat Dürzi kartı üzerinden hiç kimseden izin almadan Suriye’ye girebiliyor. Hem de engellenemeyeceği garantisini almışçasına, sadece Şam’da değil Suriye’nin birçok bölgesine insansız hava araçları ve F-35’lerle bombalı sortiler gerçekleştiriyor.
Saldırıların bir meşruiyeti var mı; yok elbette!
Dur diyen de olmadığına göre kim tutar siyonisti!.
Bakmayın öyle kınamalara.. En sert kınamayı yapan İslam ülkesi bile “ABD ne der” çekincesini iliklerine kadar hissediyor.
Sahi, biz İslam ülkeleri olarak ne zaman ABD’nin düşeceği zor durumlar karşısında o çok mana ifade eden “Endişeliyiz” mesajını vereceğiz…
Galiba bu gidişle hiçbir zaman..
Saldırı hemen sonrası Dışişleri Bakanlığı’nın yayınladığı kınama mesajında bile adeta ABD’den yeni Suriye yönetimine bir şans daha vermesini isteyecek kadar da mı aciziz yahu!..
Sayın yetkililer, sürekli çağrıda bulunduğunuz BM gibi uluslararası kuruluşların bir meşruiyetinin kalmadığını artık kabul edin..
Ha yok, bu yapılan çağrıların uluslararası kuruluşların kaybolan itibarını geri kazanılmış izlenimi vererek ABD’yi lehte etkilemekse tebrikler, saldırılar şimdilik durdu, kısmen başardınız.
Ama çok da sevinmemeli; çünkü her ne kadar bu süreçte Dışişleri Bakanı Fidan ve MİT Başkanı Kalın’ın yürüttüğü arka plan diplomasi başarısının yadsınamaz bir gerçekliği bulunsa da öngörülen emperyal strateji; işgalci israili kırmızı çizgisi olarak görmekten vazgeçmeyen ABD’nin “Kontrollü gerginlik” politikası gereği israilin Suriye saldırılarına şimdilik virgül koyduğu unutulmamalı.
Birileri “İyi de ABD Başkanı Trump Suriye’ye yönelik yaptırımları kaldırmamış mıydı? ABD’nin Suriye özel temsilcisi de hep yapıcı konuştu. Hem destekleyip hem vurmak ne demek!..
Demeyin, oluyor işte.. Siyonistleşen ABD siyaseti böyle işliyor.. Adamların hayatı yalan..
Yolu da bulmuşlar; Gazze’de iki yıldır sürdürülen vahşete rağmen ha bugün, ha yarın ateşkes beklentisini sanki kendileri de istiyor da her seferinde bir engel çıkıyor şeklinde lanse ederek bilinçli bir kandırmaca taktiğiyle öteleyen emperyal siyonistlerden ne beklenir ki...
Arzı Mev’ud hayalleri çerçevesinde nasıl ki Gazze’nin yanıbaşındaki Mısır’da halkın seçtiği Cumhurbaşkanı Mursi’ye darbe yapıp ülkeyi kontrollerine aldılarsa, himayedarlığını Türkiye’nin üstlendiği Kudüs’e giden yolun başkenti Şam’ı rahat bırakırlar mı zannediyorsunuz?
Sonuç olarak; madem ne ABD ne siyonist israil bir ülkeyi vurmak için uluslararası meşruiyete gerek duymuyorsa.. O halde Müslüman ülkeler neden hala işlevselliğini yitirmiş BM gibi emperyal güçlerin kontrolündeki uluslararası kuruluşlardan medet umuyor?
Çare; Türkiye’nin öncülük edeceği İslam ülkelerinden müteşekkil bir “Barış Gücü”nün başta Gazze, Batı Şeria ve Kudüs olmak üzere Şam gibi İslam beldelerinde hava, kara ve denizden gelebilecek tüm saldırılara karşı donanımla konuşlandırılmasıdır.