Son zamanlarda dikkatinizi çekmiştir. Birileri sistematik
olarak en önemli sembollerimizden olan “Selamünaleyküm” yerine başka ifadeleri
kullanma gayreti içerisindeler. Yüce dinimizin üzerinde önemle durduğu
“Selamünaleyküm” yerine Günaydın, İyi akşamlar, Rojbaş, Demxeş gibi cümlelerle
değiştirmek istiyorlar. Bu dili kullanmaya çalışanlar bilinçli bir şekilde bunu
yayıyorlar. Sadece selam değil farklı İslami kelimeleri de değiştirmeye
çalışıyorlar. Örneğin, “İnşallah” kelimesi yerine “Umarım” cümlesini
yerleştirmeye çalışıyorlar. Buna benzer toplumda oturmuş İslami kelimeleri
başka ifadelerle değiştirmek istiyorlar. Bu sözlü şiarlarımız sadece Kürtlerin
ve Türklerin değil tüm Müslüman milletlerin yüreğinin kapısını açan evrensel
şiarlardır. Zira İslam medeniyeti çatısı altında farklı dilleri konuşan
milletlerin ortak selamıdır Selamünaleyküm.
Hatta bununla ilgili Afrika ülkelerine yardım götüren bir kardeşimizin
şu ifadesi dikkatimi çekmişti. Kendisinin ifadesiyle; Afrika ülkelerine
giderken yanımıza gelen bazı gençlerin ürkek bakışları ve mesafeli duruşları
dikkatimizi çekmişti. Yanlarına yaklaşarak “Selamünaleyküm” dedikten sonra
tavırlarının tamamen değiştiğini ve gelip boynumuza sarıldıklarını anlatıyordu.
Yani siyah adamlar beyaz adamların kendi medeniyetlerinden olduklarını ve
kardeş olduklarını “Selamünaleyküm” ifadesiyle anlamışlardı.
Memleketimizde Türk Solu ve Kürt Solu bilinçli bir şekilde
bu şiarları Müslüman toplumundan sildirmeye ya da zayıflatmaya çalışmaları
boşuna değildir. Zira kendi değerlerinden uzaklaşan topluluklar kullanılmaya
müsait ve birilerinin çıkarları doğrultusunda yönlendirilmeye hazırdırlar. Yıllarca ezanın bu memlekette Arapça
okunmasına izin verilmemesinin temel noktası da bu düşüncedir. Bunu zoraki
başarmadılar ama bugün kültür erozyonuyla başarmaya çalışıyorlar. Bu
şiarlarımızı zayıflatmaya çalışan malum kesim hiçbir zaman başarmayacaktır.
Çünkü etnik değere dayalı ifadelerin evrensel olan Müslüman ifadelerine galebe
çalması mümkün değildir. Tıpkı 18 yıl boyunca Arapça okunması yasaklanan ezanın
tutmadığı gibi…
Bunun
içindir ki tüm Müslümanlar olarak başta selam olmak üzere bu şiarlarımızı
yaymalıyız. Tıpkı Eshab-ı Kiram gibi kısa veya uzun ayrılıklardan sonra
karşılaştığımızda selamlaşmayı ve kucaklaşmayı ilke edinmeliyiz. Bir mekâna
girerken de çıkarken de selam vermeliyiz. Ve bunu vazgeçilmez bir alışkanlık
haline getirmeliyiz. Sadece mekânlara girerken değil, çıkarken de ve
birbirimizden ayrılırken de “Selamünaleyküm” demeliyiz. Zira aramızda yaygınlaşan selam, sesteki
titreşimle, gözlerin içine bakan bir şefkatle muhabbeti temsil eder.
Tokalaşarak bir elden diğerine geçen güvenin ve imanın sembolüdür selam. Bu şiarları zayıflatmaya çalışanlara inat her
yerde ve her zamanda selamı yayacağız. Selamünaleyküm cümlesi herkesin
kulağında olacak. Çocuklarımız onunla büyüyecek ve selamın ona yüklediği
bilinçle büyüyecek.
Sonuç olarak; selam vermek,
Müslümanlar arasında muhabbeti, sevgi ve saygıyı artırır. Selam alıp veren, iyi
niyetini ve aynı medeniyetin evlatları olduğunu ifade eder. Müminler arası
samimiyeti artıran, güven ve emniyetin sembolü olan selamı zayıflatmak müfsit
bir düşüncenin ürünüdür. Müslüman memleketinde sembolümüz olan “Selamünaleyküm”
yerine bilinçli bir şekilde Günaydın, İyi akşamlar, Rojbaş, Demxeş gibi
cümleleri taşımaya çalışanlar bu medeniyetin hırsızlığı peşindeler. Bu
memlekette hırsızlara yer yoktur!