Bilmiyorum siz katılacak mısınız? Bir insanın adil olabilmesi, özellikle adaletli bir yönetici olabilmesi için çevresi tarafından sevilmeyen birisi olması gerektiği kanaatindeyim.
Diyeceksiniz ki,
“ama yönetici olabilmesi için geniş bir çevresinin, taraf ve etrafının olması
gerekmez mi?”
Bir yönüyle
haklısınız, zaten tarih boyunca insanlar ne çekiyorlarsa bu çelişkiden
çekiyorlar. Yani tarafı etrafı olmayan, çevresinde sevilmeyen birisi kolay
kolay yönetici olamıyor. Çevresinin gücüyle iktidara gelenlerse kendisini
iktidara getiren bu çevreye bir diyet, bir bedel ödemek durumunda kalıyor ve böylece
daha ilk adımda adalet çizgisinden sapılıyor.
Hatta söz konusu
bu yönetici kendisi dürüst, adaletli, midesine haram lokma sokmayan, çoluğuna
çocuğuna haram yedirmeyen birisi olsa bile yetkiyi ele aldığında sevenlerinin
baskısından kurtulamıyor. Tarih bunun örnekleriyle doludur.
Bir başka husus,
yöneticileri iktidara getiren sadece bizim bildiğimiz klasik anlamdaki taraf
etraf akraba çevresi değil gerçek anlamda iktidarı elinde bulunduran güç
merkezleridir.
Yerel seçimler
yaklaştıkça biz de nasıl ederiz de yaşadığımız şehri emin birilerine yani
“Şehremini”ne teslim ederiz diye kafa yormaya devam ediyoruz.
“Çevresinde pek
sevilmeyen biri olmak” aslında sadece üst düzey yöneticiler için değil günlük
hayatın her seviyesinde aranan bir kişilik olmalıdır; hiç kimsenin hatırını
dinlemeyen, sadece hakkın hatırını gözeten, haktan yana olan insan tipine aile
ve sülale içinde, sokakta, mahallede ve semtte de muhtacız.
İslam bunu
öncelikle bizzat Peygamber Aleyhisselamın hayatında rayına oturtmuş; “Ey Nebi, söyle eşlerine, eğer dünya hayatını ve
onun süsünü, ziynetini istiyorsanız gelin size bir şeyler vereyim ve sizi
güzellikle bırakayım.” (33/28) Lütfen siz bu emri sadece basit
bireysel bir takva tavsiyesi görmeyin.
Hz. Ömer’i (r.a)
adaletin sembolü yapan şeylerin ne olduğu hususunda biraz detaylara inmeye
çalışın.
Vefatı esnasında
içlerinden birisini halife seçmeleri için tavsiye ettiği altı kişiye dikkat
ettiniz mi? Hepsi de cennetle müjdelenenlerdi ama o altı kişinin içinde
cennetle müjdelenenlerden olduğu halde eniştesi Said bin Zeyd (r.a) yoktu. Hani
şu kendisinden dört beş yıl önce Müslüman olan ve bundan dolayı tokatladığı
Said bin Zeyd yoktu, kendi oğullarından biri de yoktu.
Hz. Ömer’i sarıp
sarmalayan, iktidarda tutan bir çevresi yoktu, belki yanlış anlaşılacak ama Hz.
Ömer’in bağlıları, sevenleri, kısacası Ömerciler yoktu.
Yani demek
istiyoruz ki, Ömer olabilmek için önce yakın çevreyi gözden çıkarabilmek
gerekiyor. Bu düşüncelerle hepinizin cumasını tebrik ediyorum.