İstanbul Büyükşehir Belediyesi’yle başlayan, İzmir Büyükşehir Belediyesi’yle gündeme oturan ve Antalya, Adıyaman, Adana, Manavgat’la devam eden yolsuzluk operasyonları Türkiye gündemini meşgul etmeye davam ediyor. Nasıl ki Manavgat belediyesinde rüşvet gizlenemeyecek kadar ortadaysa, diğer belediyelerdeki rüşvet delillerine bakıldığında da aynı açıklık görünmektedir. Yani suçlar ve rüşvet ağı, gizletilebilecek boyutta değildir.
Fakat CHP’li belediyelerin rüşvet skandallarında, bu kararın siyasi olduğunu söyleyip “rüşvet” konusunu masumlaştırmaya çalışanlar var. Hatta CHP’nin rüşvet skandalıyla ilgili yaptıkları savunma daha çok dikkat çekiyor. Yaptıkları savunmada; iktidar partisinin belediyelerinde de yolsuzluk olduğunu, ancak üzerine gidilmediğini söylüyorlar. Yani “onlar çalıyor kimse bir şey demiyor, biz çalınca bize operasyon yapılıyor” savunmasını yapıyorlar.
Aslında bu savunma bile siyasetin ve belediyecilik hizmetinin ne kadar kirlenmiş olduğunu gösteriyor. Yani “başkası çalıyorsa ve kimse bir şey demiyorsa, benim çalmam da meşru olmalıdır” noktasına getiriyorlar. Böyle bir dil bile çok sıkıntılı bir dildir. Birileri yolsuzluk yapıyor diye kendinize yolsuzluğu meşru mu görüyorsunuz? Ya da yolsuzlukla itham ettiğiniz iktidardan daha dürüst olmayacaksanız, ana muhalefet olarak bu millete ne faydanız dokunacaktır?
Evet, iktidar yanlısı belediyelerde hiç yolsuzluk olmadığını söylemek saflık olur. Zaman zaman AK Partili belediyelere de operasyon yapıldı. Bu konuda ceza alıp mahkûm olanlar da var. Her partiden dürüst belediye başkanları olduğu gibi tam tersi de var. Fakat birisi yolsuzluk yapıyor diye, sizin hırsızlığınız meşru olmaz. Evet, CHP savunucuları, “Ben çalmışım, fakat diğeri de çaldığı için ben suçsuzum” noktasına getiriyor. Bu ise tam bir rezalettir.
Şunu net olarak söylememiz gerekir. Türkiye’nin belediyecilik karnesine baktığımızda iyi bir sınav göremiyoruz. Oysa yerel yönetimler, halka hizmetin başladığı yerlerdir. Yerel yönetimler, halka dokunulan ve onları rahatlatan kurumların işleyişidir. Fakat maalesef hizmet için teşkil edilmiş belediyeler, gelen devasa paralar kirletilerek yolsuzlukların yapıldığı yerlere dönüşmüş. On yıllardır belediyelere yapılan operasyonlardan ve anlatılanlardan da bunu biliyoruz.
Bu saatten sonra yerel yönetimler anlamında Türkiye’ye yapılacak en büyük hizmet; belediyelerdeki çürümüşlüğü ve kokuşmuşluğu ortadan kaldırmaktır. Haksız imar, usulsüzlük ve yolsuzluk gibi suçlara en ağır ceza işlenmelidir. İktidarın bu konuda yapacağı ise, hiç fark gözetmeksizin, hatta kendi belediyelerinden başlayarak böyle bir yola samimiyetle girmelidir.
Sonuç olarak; başta belediyelerimiz ve tüm kurumlarımız olmak üzere, halkın malını gözetecek imanlı bir kadroya ihtiyaç vardır. Belediyecilik anlayışında Hz. Hüseyin’e isnat edilen şu ifadelere ihtiyacımız vardır: “Allah’ım bize öyle bir duruş ver ki, hiçbir düşmanımız kendisine haksızlık edeceğimiz gibi bir kaygıya kapılmasın. Ve Allah’ım bize öyle bir duruş ver ki hiçbir dostumuz kendisine iltimas geçeceğimiz gibi bir umuda kapılmasın…” Evet, bu düşünceye, bu bakış açısına hepimizin ihtiyacı vardır. “Senin hırsızın kötü, benim hırsızım iyi” düşüncesi değil.