Bu feryat Gazze’den… Gönül dünyamız Gazze… Yürek yaramız Gazze… İçerde ve dışarda yaşanan hadiseler bize Gazze’yi unutturmasın. Gazze’de bir millet, bombalarla, açlıkla, susuzlukla yok ediliyor. Gazze’den yükselen feryatlar ve bu feryatlar içerisinde Ey Müslümanlar sizi Allah’a şikâyet edeceğiz” nidalarını hiçbir zaman unutmayalım. Geçirmiş olduğumuz Ramazan ayında bile üzerlerine bombalar yağan ümmetin yüz aklarını unutmayalım…

Siyonistler, bayram günlerinde bile tek seferde çoğunluğu çocuk ve kadın olmak üzere 250 kişiyi katlediyor ve doğru-dürüst haber değeri bile  olmuyor artık. Bu cürmün altından kimse kalkamaz. Bu vahşeti görmeyen veya görmek istemeyen kim olursa olsun tüm insanlığını kaybetmiştir. Gazze nidaları için çırpınmayan her Müslümanın, ahiret gününde Gazze halkı tarafından Allah’a şikâyet edileceğinden hiç kuşkusu olmasın.

Birkaç gün önce HAMAS liderlerinden birinin şu ifadeleri dikkat çekiciydi: “Gazze’nin maruz kaldığı büyük felaket dayanılır gibi değil, ama ne olursa olsun direnişten vazgeçmeyeceğiz. Başımıza gelenleri zafer yolunda ödenmesi gereken bir bedel olarak görüyoruz. Allah sabrımızı artırsın” diyordu.

Evet, bu kararlı mücahitler, şanlarıyla tarihteki yerlerini alacaklardır. Fakat onları yalnız bırakan, yardım etmeyen, sessiz kalan, hatta gündemden düşürecek kadar önemsiz gören İslam âlemi tarih sayfalarında kara bir leke olarak yazılacaklar. Ve bu sessizlikleri nedeniyle kendileri de büyük bedeller ödeyeceklerdir. Tıpkı Aliya İzzetbegoviç’in dediği gibi, “Her şey bittiğinde hatırlayacağımız şey, düşmanlarımızın sözleri değil, dostlarımızın sessizliği olacaktır”  İzzetbegoviç’in bahsettiği Müslümanların sessizliği, bugün Gazze üzerinden tamamıyla ortaya çıkmıştır. Bu sessizlik ise tüm İslam devletlerini yakacak boyuttadır.

Bu sessizlikten cesaret alan siyonist israil ve emperyalist devletler başta Suriye, Lübnan, İran, Mısır, Türkiye olmak üzere tüm İslam âleminin topraklarına göz dikmiştir. Bilindiği gibi Haçlılar tekrar Kudüs’e geldiklerinde Selahaddin-i Eyyubi’nin mezarını tekmeleyip, “Bak Selahaddin biz geldik” diyorlardı. Haçlıların bu davranışı, Müslümanlara karşı kinlerinin hiç bitmediğini ve hep intikam duygularıyla yaşadıklarını gösteriyor.

Bu kinleri bugün de devam ediyor. Ve İslam topraklarıyla ilgili bakış açıları değişmemiş. Bu gerçeklik ortadayken eğer Gazze’yle ilgili Müslümanların elinden bir şey gelmeseydi, güçsüz olsalardı, yani hareket edemeyecek durumda olsalardı belki mesuliyetleri kalkardı. Ancak harekete geçme kabiliyetleri bulunmasına rağmen İslam devletleri liderlerinin tepkisiz kalmaları, tüm endişe sahibi Müslümanları kahrediyor. Ve Gazze halkının, “Ey Müslümanlar sizi Allah’a şikâyet edeceğiz” nidalarına karşı hiçbir mazeretlerini bırakmıyor.

Sonuç olarak; Gazze halkı ve İslami direniş üstüne düşeni fazlasıyla yapıyor. Savaşın ilk günlerinden bu güne kadar siyonist israil askerleri, HAMAS’ın mevzilendiği sokaklara girmeye cesaret edemiyor. Girdiğinde de hayal etmediği zayiatlar veriyor. Siyonistler, şimdiye kadar HAMAS’ın askeri varlığına da ciddi bir zarar verememiştir.  Yani mücahitler, onların “kartondan kaplan” olduklarını tüm İslam âlemine göstermişlerdir. Ve bu kahraman mücahitlerin İslam âleminden beklentileri; siyonist korkaklara karşı harekete geçmeleri, kendilerini yalnız bırakmamaları, maddi yardımda bulunmaları ve gündemde tutmalarıdır.