Adına muhacir demişler…
Yersiz, yurtsuz, ailesiz, kimsesiz…
Kendisini koruyacak Ensarlardan, kardeşlerinden
gerekli desteği alamamış kimsesizlerdir onlar.
Yerinden yurdundan olmuş, sevdiklerinden,
ailesinden, toprağından olmuş ama adına muhacir demişler. Zalim
emperyalistlerin kirli emelleri uğruna topraklarımızda sürdürdüğü hain savaşın
mağdurlarıdır onlar.
Tonlarca ağırlıktaki bombalardan, üzerlerine gece
gündüz demeden yağan kurşunlardan kaçmışlar. Bu hain savaşta sevdiklerini
kaybetmişler. Annesinden, babasından ayırmış bu savaş onları.
Evlatlarını, sevmeye doyamadıkları ciğerparelerini
bu savaşa kurban vermişler. Son çare olarak geriye kalanlarla, ülkelerinden bir
umut sığınacakları güvenli bir limana doğru yola çıkmışlar.
Ensar olarak bizi seçmiş, bize sığınmış, bizden bir
yardım eli beklemişler. Ama kaçtıkları savaştan daha kötü, daha tehlikeli bir
durumda bulmuşlar kendilerini. Ensar olacakların suskunluğunda, faşist
ırkçıların pençeleri arasında bulmuşlar kendilerini… Adlarının ve kimlerden
olduklarının bir önemi yok, onlara topyekûn Suriyeli demişler.
Kimi zaman hainlerin kötü emelleri karşısında
çaresiz kalmışlar. Kimi zaman bir ekmeğe muhtaç olmuşlar, kimi zaman da
sığınacak bir çatıya, sıcak bir yuvaya, sıcak bir selama hasret kalmışlar.
Çoğu zaman faşist ve ırkçıların hain saldırılarından
koruyamadık onları. Kimisi oy devşirmek, kimisi taban bulmak adına kötü
emellerinin kurbanı etti onları. Öldürüldüklerinde yanlarında olamadık.
Saldırıya uğradıklarında gözleri bizi aradı ama biz orada yoktuk.
Son olarak faşist alçakların körüklediği yangın
Gaziantep’teki muhacirlerin bağrına düştü. Başına geleceklerden habersiz, alçak
ve zalimlerin her türlü emellerine karşı siyah çarşafına bürünmüş bir bankta
oturuyordu. Adı Leyla Muhammed… Elinde ekmek poşeti, kucağında meyve suyu
vardı. Ne 70 yaşında olması ne zihinsel engelli olması ne de üzerindeki siyah
çarşafı alçakların ona saldırmalarına engel olamamıştı.
Yaşlı ve çaresiz annemizin başına üşüşmüş
akbabaların gazına gelen bir haydut olanca gücüyle bir tekme attı Leyla
Muhammed’e… Yaşlı, engelli ve kimsesiz oluşuna aldırış etmeden… Yüzüne gelen bu
ağır darbe ile sendeledi, gözleri yaşardı. Gözlerinden sicim sicim yaşlar aktı.
Dilini bilmediği, niyetini dahi anlamadığı bu alçaklar karşısında çaresizce
darbe aldığı yüzünü, gözünü tuttu. Bir şeyler mırıldandı ama ne duyan oldu ne
de onu anlamak isteyen… İzlerken yüreğimiz yandı, gözlerimiz yaşardı,
vicdanlarımız sızladı.
Özür dileriz anne seni koruyamadık…
Özür dileriz anne yanında olamadık….
Faşistlerin her gün körüklediği ateşe bir damla su
dökemedik. İzlemekten başka bir şey yapamadık anne, özür dileriz! Her daim
mazluma umut olmuş, zalime korku salmış bu topraklarda kendini bilmez faşist ve
ırkçı alçakların sana yaptıklarından dolayı özür dileriz senden. Allah’ım,
içimizdeki zalimler yüzünden bizleri helak etme, rahmetine sığınıyoruz…