Bu hafta açlık ve açgözlülük
ile ilgili bir yazı yazmak düşüncesindeydim. Dün aramızda bir ayeti kerimeden
konuşuyorduk. Sonra da bu ayet çerçevesinde bir-iki satır karalamaya karar
verdim. Yine de konumuz bir açıdan açlığa taallûk edecektir.
Biraz siyasetten ve gündemden
uzak düşüp uzun süredir uzak durduğumuz Kur’an-ı Kerim’e biraz yakın olalım
dedik bu hafta. Hayatın keşmekeşi içerisinde birçok ayeti okumuyor, adeta
üzerlerinden kayıp geçiyoruz. Bugün o ayetlerden bir tanesine bakacağız.
“Allah ibret alasınız diye
size bir ülkenin durumunu örnek veriyor, Bu ülkenin halkı emniyet, güven ve
huzur içinde yaşıyor, asayişin berkemal olduğu, gönülleri rahat, rızıkları her
taraftan bol bol gelen bir ülkede yaşıyorlardı. Sonra bunlar Allah’ın
nimetlerine nankörlük edince Allah yaptıklarına karşılık, yaptıkları
nedeniyle onlara iliklerine kadar hissedecekleri bir açlığı ve korkuyu
tattırdı. Onları sıkıntılara düşürdü, alım güçlerini düşürdü. Onlara açlık
ve korku elbisesi giydirdi.” (Nahl-112)
Ayete meal ile beraber biraz
açıklama da kattım. Ayet-i kerime bizi bu günlere getirdi değil mi?
Bu ayetin Arapçasında,
ülkenin emniyet huzur içinde yaşamalarından ve her taraftan kendilerine bol bol
rızık gelmesinden sonra Arapça olarak inkâr ettiler, nankörlük ettiler anlamına
gelen (fekeferet) kelimesi geçmektedir. Arapça bilenler bu ayeti okuduğunda bu
kelimeden sonra cümlenin akışına göre (billahi) gelmesini bekleyeceklerdir.
“Allah’ı inkâr ettikleri için” gibi bir anlam beklerlerken Allah celle
celaluhu Allah’ın nimetlerini inkâr ettikleri için anlamına gelen
(fekeferet bi en’ami-llah) Allah’ın nimetlerini inkâr ettikleri için şeklinde
ferman buyurmaktadır. Allah’ı inkâr etmeyi bir yana bırakıyoruz, Allah’ın nimetlerini
inkâr etmek, görmezden gelmek, nimetlerin karşılığı olan şükrü ödememek
beraberinde direkt belalar getiriyor. Ekonominin diliyle anlatacak olursak,
Allah’ın nimetlerini inkâr enflasyonun sebeplerinden bir tanesidir.
Ayet-i kerimeden şunu da çok
net olarak anlıyoruz. Nimete nankörlük sebebi helak, sebebi zillet, sebebi
açlık, sebebi marketlere koşmaktır.
Nankörlüğü şükürsüzlük olarak
da adlandırırsak karşımıza şöyle bir ayet daha çıkacaktır; “Beni anın ki
ben de sizi anayım ve bana şükredin ve nankörlük etmeyin.” (Bakara-152)
Eğer “Valla eskiden ne kadar
da güzeldi, bolluk vardı. Benzin bir liraydı. Şu kadar para ile
sepetimizi dolduruyorduk, şimdi ise iki parça alıyoruz o kadar para ödüyoruz.
Zam gelecek korkusuyla marketlere doluşuyor, karınca gibi eve gıda istifliyoruz”
gibi şekvaî cümleler kuruyorsak, nankörlük ve şükürsüzlük hastalığına müptela
olduğumuzu bilelim. İğneyi bir yerlere batırırken, çuvaldızı da kendimize
batıralım. Donanımlı bir sofradan kalkıp Allah’ın kendisine verdiği bu
nimetlere karşı şükreden kaç kişi kaldı bu memlekette?
Eğer makalemiz sonunda,
Allah’ın bize bahşettiği nimetler zinciri bir film şeridi gibi gözlerimizin
önünde geçmişse ve şükretmişsek kendimizi bir nebze de olsa korumuş oluruz.
Burada başka bir kanal açılmaktadır, şükür de nimeti ve bolluğu
arttırır. “Şayet şükrederseniz size olan nimetlerimi
artırırım.” (İbrahim-7)
Elhamdulillah ‘âlâ kûllî hal,
sîywel kûfrî wed- dalâl…