Birkaç gün önce sabah uyandığımda
haberlere şöyle bir göz atayım dedim, bir de ne göreyim; “Kötü haber!
Doğalgaza %30 zam “Elektrik fena çarpacak! Elektriğe %15 zam”, “Bir
zam da benzin ve motorine” “Unun çuvalı 400 liraya çıktı, ekmeğe zam yolda”
“Yem ve gübre fiyatlarına da zam geldi” Tabi yeme zam ete zammı beraberinde
getirecekti. Ete zam demek lahmacunları eski fiyata alamayacaksınız demekti.
Una zam lokmaları küçültmeniz gerektiği anlamına gelmekteydi. Kısacası her şey
birbirine bağlıydı ve bir zam silsilesi bizi beklemekteydi. Bu haberler peş
peşe gözünüze ilişince elinizde olmadan dudaklarınız son günlerin krize ışık
tutan cümlesini sese çeviriyor; “Millet haho diyor”
Dudaklar bunu söyleyedursun size bir
hikâye anlatalım:
Biliyorsunuz insan yaşlanınca dört bir
yanından arızaları baş gösteriyor. Eski model bir arabanın sık sık sanayiye
gitmesi gibi insanoğlu da fazla kilometre yapınca göstergeler dört bir yandan
arıza sinyalleri vermeye başlıyor. Motor ve kablolar çabuk ısınıyor, yağ
yakıyor. Hâsılı birazdan göreceğiniz üzere egzoza kadar her yerden sorunları,
arızaları ortaya çıkıyor. Zaten “Yaşlılık yüz ayıp ve eksikliği
beraberinde getirir” anlamında Kürtçe “îxtîyarî sed ayb û arî” şeklinde bir
atasözümüz vardı.
Böylesi sağlık sorunlarıyla başı dertte
olan bir yaşlımızdan bahsedeceğiz. Bir gün dizlerinde menisküs yırtığı tespit
edilir başka bir gün böbrek rahatsızlıkları... Derken ortaya reflü gibi bir
hastalık ortaya çıkar, mide kapağı yivleri tutmamaya başlar. İleri yaşlar onu
astımla tanıştırır. Her yaş beraberinde başka bir hastalık getirir. MHRS’den
randevu aldığı bölümlere her gün bir yenisi eklenir. Bizim yaşlı yine bir gün
klozete otururken bir de ne görsün! Bu sefer de yaşlımızın yeni misafiri
basur(hemoroid) idi. Yaşlımız bu yeni misafirini olabilecek en güzel bir cümle
ile karşıladı; “Ey kulîlka biharê! Tu bixêr hatî. Ey bahar tomurcuğu! Hoş
geldin”
Her gün yeni bir zam haberi ile uyanmak
kaderimiz olmuş durumda. En iyisi hikâyemizden çıkaracağımız ders ile her zammı
“Ey bahar tomurcuğu hoş geldin” diyerek hüsnü kabulle karşılamak… Bu hitap zam
acısını en aza indirecek, etkisini fazla hissettirmeyecektir.
Hayatın içinden bir yaşlılık hikâyesine
de bakalım. Bunun bir fıkra olmadığını belirterekten. Yaşlı iki karı koca
tartışıyormuş. Tartışma öyle bir noktaya gelmiş ki artık kimse kimseye bir şey
anlatamıyormuş. Moderatör oğulları müdahale edecek gibi olmuş ama nafile.
Yaşlı ninenin tepesinin tası atmış ve kocasına: “Yetti be! Seni dinlemek
zorunda mıyım?” diyerek tak diye işitme cihazını çıkarmış. Hele siz dedenin
misillemesini tahmin edin bakayım: “Öyle miiii! Aha o zaman seni görmemek için
ben de gözlüğümü çıkarıyorum” Madem öyle işte böyle dercesine…
Peygamberimizin bize öğrettiği dua ile
bitirelim; “Bunaklık derecesindeki ihtiyarlıktan, kederden, acizlikten,
tembellikten, cimrilikten, korkaklıktan, borç sıkıntısından ve güç sahibi
olanların haksızlığına uğramaktan sana sığınırım” -Buhari-