Bir
eğitim- öğretim yılını daha yarıladık. Her ne kadar pek heyecanı kalmasa da
karneler dağıtıldı. Herkes bir dönem boyunca ektiğinin karşılığını aldı.
Keşke
“aldı” derken bunu can-ı yürekten inanıp söyleyebilseydik. Neden mi? Çünkü bu
eğitim sisteminde ölçme- değerlendirmenin yani adaletin ölçüsü kaçtı. Zaten
sınavlar gerçek bir ölçme değerlendirme aracını yansıtmıyor. Çünkü genellikle
öğretmen sözel derslerde derste öğrettiği ya da anlattığı konularda sorduğu
için en iyi ezber yapanlar, ya da o alanla ilgili daha çok soru çözenler bu
sınavlardan iyi not alabiliyor. Sayısal derslerde ise genellikle benzer sorular
sorulur. Bu soruları çözebilenler yüksek not alır. Zaten aynı soruları
sorduğunuz bir sınavı birkaç gün sonra yaparsanız o gün aldığınız sonuçlar
diğer gün aldığınız sonuçlardan çok farklı çıkacak. Çünkü ezberlenen bilgi o an
için lazımdı ve sınavdan sonra unutulup gidiyor.
Bunun
en basit örnekleri Türkçe, Yabancı Dil, Tarih ve Coğrafya gibi alanlarda
kendini göstermektedir. Zaten Matematik, Fizik, Kimya gibi dersler hak getire.
Bunun için TYT ve AYT sınav ortalamalarına bakmak yeterli. Ya da PISA sınav
sonuçlarına bir göz atmanız kafi gelir.
Neden
mi böyle oluyor? Birincisi tam öğrenme sağlanmadan öğretmen konuyu geçiyor.
Yani bir sınıfta bir konu anlatıldığında bu konunun tüm öğrenciler tarafından
ne kadar öğrenildiği tam olarak ölçülmüyor. Bu bizim eğitim sistemimizde
maalesef yok. Yoksa lise düzeyine gelmiş bir öğrencinin dört işlemi bile zar
zor yapması ya da en basit metni bile adamakıllı okuyup anlayamaması başka
türlü izah edilemezdi. Peki nasıl oluyor da bu öğrenci bir üst sınıfa geçiyor.
İşte tüm sorun burda. Yüksek not rüşveti. Nedense sene sonunda tüm öğretmenler,
idareciler, bakanlık yetkilileri ve tabii ki aileler birer merhamet abidesi
oluveriyor. Geçsin hocam ne olacak? Bir beş verseniz sınıf geçecek, ya da
teşekkür veya takdir için birkaç puan eksik, gibi içi boş ama o kadar da
tehlikeli bir durumla karşı karşıya kalınca, öğretmen de “niye kötü ben olayım”
moduna yatıyor. Nasılsa bakanlık sene sonunda geçirecek? Ben geçirmesem okul
müdürü beni zorlayacak, diyerek yazılı notları düşük olsa bile performans
dediğimiz ne olduğu pek de belli olmayan bir notla notlar birden bire yükselmiş
oluyor. Düşünün bir okulda teşekkür- takdir belgesi alanların sayısı yüzü
geçiyor. Ama TYT ve AYT başarısına bakıyorsunuz yerlerde sürünüyor.
Karne
notları ile sınav notları arasında uçurum var. Özellikle özel okullar
öğrencinin ve velinin gönlünü hoş etmek için daha çok cömert davranmaktadırlar.
Devlet okullarındaki öğretmenler de bundan daha aşağı kalmamak için onlar da
onlar kadar olmazsa bile notları yükseltmektedirler. Alın size hormonlu,
şişirilmiş notlar. Bu notlara göre bizim en düzeyde fizikçilerimizin,
kimyacılarımızın, ressamlarımızın, sporcularımızın olması gerekmez miydi?
Evet,
maalesef okullarımızda ölçme değerlendirme sistemi tam bir çöküşü yaşamaktadır.
Bir sınıfta beden eğitimi, resim ve müzik derslerinde genellikle 80-100 arası
notlar verilir. Bu notlar da ortalamayı yükselttiği için 6-7 zayıflı bir
öğrenci rahatlıkla bir sınıfa geçebilmektedir. Birincisi hem o öğrencilerin bir
çoğu o alanda o başarıyı yakalamaları mümkün değil, ikincisi o puanları alan
öğrenciler diğer derslerden zayıf alsalar bile sınıfı geçebilmektedirler. Alın
size başarı. Daha ne istiyorsunuz?
Bu tür
dersler notla değerlendirilmemeli. Bu dersler için uygun ortam hazırlanmalı ve
öğrenciler gerçekten hakkettikleri notları almalıdırlar. İkincisi dersler
hayatın içine hitap etmeli. Sadece anlatmakla geçilen dersler hayata hiçbir şey
katmamaktadır. Uygulamaya dönük fizik, kimya, biyoloji ve diğer dersler
öğretilmeli ki, öğrenci öğrendiğinin hayatta bir karşılığının olduğu bilsin.
Ama nerde o günler, nerde o imkanlar ve nerde o öğretmenler. Bunlar acıklı
gelebilir ama gerçektir ne yazık ki.
Eğitimde
başımızı kumdan çıkarıp etrafa bakmalıyız. Çocuğumuzun teşekkür, takdir belgesi
gibi belgeleri alıp almadığına değil, ne kadar öğrendiğine odaklanmalıyız. Yeri
gelince okulun eğitimini beğenmiyoruz. Çocuğumuzu en az üç bin lira vererek
dershaneye gönderiyoruz, ama hesabını da okuldan sormaktan geri durmuyoruz. Bu
nasıl çelişki değil mi?
0 yorum