0


                Görünüşte basit bir mesele aslında. Ne var ki, en basit meseleyi bile rakibinin zaafı olarak belleyip onun üzerinden bel aşağı vurmak isteyenler olunca bütün gündemi bir anda işgal etmiş oluyor.

                Daha birkaç sene önce bile en ufak bir rüzgârlı veya fırtınalı havada Batman’ın sokakları poşet tarlasına dönerdi. Rengârenk desen desen poşetler. Tozla beraber havada uçuşan poşetleri görünce ne kadar acınacak halde olduğumuz olduğu kadar,  ne kadar da acımasız olduğumuzu düşünürdüm. Acınacak haldeydik, çünkü cadde ve sokakların her tarafında çöp ve poşetten geçilmiyordu. Batman’da en basit temizlik hizmetleri bile lütufla yapılıyordu. Acımasızdık, çünkü bu kadar plastik maddeyi gelecek nesillerimizi ve sağlığımızı düşünmeden rastgele toprağa atabiliyorduk.

                Şu anda Kayyum’un atanmasıyla Belediyenin temizlik hizmetleri gözle görünür bir şekilde düzeldi. Artık bir araba geçtiğinde arkasında onlarca metre toz bulutu kaldırmıyor. Artık caddelerde, kaldırımlarda belirli aralıklarla çöp kovaları, bulunmakta, çöple zamanında toplanmakta, çoğu kez kalabalık caddeler deterjan ile yıkanmaktadır. Gerçi hala kendini bilmez mahluklar rahatlıkla yerlere tükürmekte bir beis görmüyor ama, onlar da bu şehrin kenefleri olsa gerek.

                Peki ya poşetlere ne oldu. Aslında poşet tüketimi daha çok arttı. Sadece büyük çöp konteynırlarında görünmediği için ya da atılanlar toplandığı için pek gözle görünmüyorlar. Ancak piknik alanlarında, deniz sahillerinde, toplu alanlarda poşetlerin hâkimiyeti devam ediyor.

                Hükümet çok yerinde bir kararla poşet kullanımını sınırlandırmak için ücretli poşet uygulamasını getirdi. Bu uygulama Almanya gibi ülkelerde yıllardır var. Kimse de çıkıp buna karşı bir tepki göstermiyor. Çünkü bir poşetin çevre ve gelecek nesil için ne ifade ettiğinin farkındadırlar. Alışverişe gittiklerinde ya poşeti yanlarında götürürler ya da daha büyük boyutlarda pazar filesini yanlarına alırlar.

                Uygulama ilk konuşulduğunda bir arkadaşım, “millet 25 kuruşa bakmaz yine verir alır” demişti de ben de “ hayır, bir alışverişte 100 harcasa bile poşete vereceği 25 kuruş gözüne geli,  millet poşeti parayla almak istemez” diye cevap vermiştim. Uygulamanın ilk haftasında gördüğüm manzara beni haklı çıkarttı. Millet ya tezgâhtara tepki göstererek 25 kuruşa poşet alıyor, ya da yanında poşet getiriyor veya büyük ebatlı alışveriş torbası kullanıyor.

                Üzülerek belirtmek gerekir ki, çevre deyince mangalda kül bırakmayan sözüm ona ilerici, çağdaşlar konuyu çarpıtmakla meşgul. Bu onların genlerinde var. Aynı uygulamayı onların düşüncesinde bir iktidar yapsaydı öve öve bitiremezlerdi. Ama her güzel işin karşısında oldukları gibi bunun da karşısında olmaktan geri durmadılar.

                Plastik poşetler doğada 500-1000 yıl arasında emilebilen nesnelerdir. Doğada çevre ile beraber toprak ve suyla beraber  içme sularını da kirletmektedirler. Anlayacağınız doğaya attığımız her poşet bize zehirli su ve toprak olarak geri dönmektedir. Yılda tonlarca poşet tüketildiğini ve bu poşetlerin geri dönüştürülmeden toprağa, suya, denizlere ve göllere atıldığını düşünürsek ne kadar büyük bir felaketle karşı karşıya olduğumuz daha açık anlaşılır herhalde.

Geri dönüşüm ile ilgili detaylı bilgileri burada anlatmaya gerek yok sanırım. Ancak bu kadar önemli sorunun olduğu toplumda bu da nereden çıktı diyerek meseleyi küçümsememek gerekir. Aslında bugün konuştuğumuz sorunlar da ilk çıktıklarında küçük bir sorun olarak çıkmamışlar mıydı? Bu sorunları biz zamanında küçümseyip önlem almadığımız için büyümediler mi?

Bir toplumda sorunlar kartopu misali gibidir. Yuvarlandıkça büyürler. Önemli olan sorunları büyütmeden çözebilmektir, bunu öngörmektir, tedbirler alıp alternatif çözümler üretebilmektir. Yoksa sonradan bulacağımız çözümler hem daha pahalı, hem de daha acımasız olmaktadır.

Ryan Reynold

0 yorum

FİKRİNİZİ BELİRTİN

Zorunlu alanları doldurunuz *