Görünüşte
basit bir mesele aslında. Ne var ki, en basit meseleyi bile rakibinin zaafı
olarak belleyip onun üzerinden bel aşağı vurmak isteyenler olunca bütün gündemi
bir anda işgal etmiş oluyor.
Daha
birkaç sene önce bile en ufak bir rüzgârlı veya fırtınalı havada Batman’ın
sokakları poşet tarlasına dönerdi. Rengârenk desen desen poşetler. Tozla
beraber havada uçuşan poşetleri görünce ne kadar acınacak halde olduğumuz
olduğu kadar, ne kadar da acımasız
olduğumuzu düşünürdüm. Acınacak haldeydik, çünkü cadde ve sokakların her
tarafında çöp ve poşetten geçilmiyordu. Batman’da en basit temizlik hizmetleri
bile lütufla yapılıyordu. Acımasızdık, çünkü bu kadar plastik maddeyi gelecek
nesillerimizi ve sağlığımızı düşünmeden rastgele toprağa atabiliyorduk.
Şu anda
Kayyum’un atanmasıyla Belediyenin temizlik hizmetleri gözle görünür bir şekilde
düzeldi. Artık bir araba geçtiğinde arkasında onlarca metre toz bulutu
kaldırmıyor. Artık caddelerde, kaldırımlarda belirli aralıklarla çöp kovaları,
bulunmakta, çöple zamanında toplanmakta, çoğu kez kalabalık caddeler deterjan
ile yıkanmaktadır. Gerçi hala kendini bilmez mahluklar rahatlıkla yerlere
tükürmekte bir beis görmüyor ama, onlar da bu şehrin kenefleri olsa gerek.
Peki ya
poşetlere ne oldu. Aslında poşet tüketimi daha çok arttı. Sadece büyük çöp
konteynırlarında görünmediği için ya da atılanlar toplandığı için pek gözle
görünmüyorlar. Ancak piknik alanlarında, deniz sahillerinde, toplu alanlarda
poşetlerin hâkimiyeti devam ediyor.
Hükümet
çok yerinde bir kararla poşet kullanımını sınırlandırmak için ücretli poşet
uygulamasını getirdi. Bu uygulama Almanya gibi ülkelerde yıllardır var. Kimse
de çıkıp buna karşı bir tepki göstermiyor. Çünkü bir poşetin çevre ve gelecek
nesil için ne ifade ettiğinin farkındadırlar. Alışverişe gittiklerinde ya
poşeti yanlarında götürürler ya da daha büyük boyutlarda pazar filesini
yanlarına alırlar.
Uygulama
ilk konuşulduğunda bir arkadaşım, “millet 25 kuruşa bakmaz yine verir alır”
demişti de ben de “ hayır, bir alışverişte 100 harcasa bile poşete vereceği 25
kuruş gözüne geli, millet poşeti parayla
almak istemez” diye cevap vermiştim. Uygulamanın ilk haftasında gördüğüm
manzara beni haklı çıkarttı. Millet ya tezgâhtara tepki göstererek 25 kuruşa
poşet alıyor, ya da yanında poşet getiriyor veya büyük ebatlı alışveriş torbası
kullanıyor.
Üzülerek
belirtmek gerekir ki, çevre deyince mangalda kül bırakmayan sözüm ona ilerici,
çağdaşlar konuyu çarpıtmakla meşgul. Bu onların genlerinde var. Aynı uygulamayı
onların düşüncesinde bir iktidar yapsaydı öve öve bitiremezlerdi. Ama her güzel
işin karşısında oldukları gibi bunun da karşısında olmaktan geri durmadılar.
Plastik
poşetler doğada 500-1000 yıl arasında emilebilen nesnelerdir. Doğada çevre ile
beraber toprak ve suyla beraber içme
sularını da kirletmektedirler. Anlayacağınız doğaya attığımız her poşet bize
zehirli su ve toprak olarak geri dönmektedir. Yılda tonlarca poşet
tüketildiğini ve bu poşetlerin geri dönüştürülmeden toprağa, suya, denizlere ve
göllere atıldığını düşünürsek ne kadar büyük bir felaketle karşı karşıya
olduğumuz daha açık anlaşılır herhalde.
Geri dönüşüm ile ilgili detaylı
bilgileri burada anlatmaya gerek yok sanırım. Ancak bu kadar önemli sorunun
olduğu toplumda bu da nereden çıktı diyerek meseleyi küçümsememek gerekir.
Aslında bugün konuştuğumuz sorunlar da ilk çıktıklarında küçük bir sorun olarak
çıkmamışlar mıydı? Bu sorunları biz zamanında küçümseyip önlem almadığımız için
büyümediler mi?
Bir toplumda sorunlar kartopu
misali gibidir. Yuvarlandıkça büyürler. Önemli olan sorunları büyütmeden
çözebilmektir, bunu öngörmektir, tedbirler alıp alternatif çözümler
üretebilmektir. Yoksa sonradan bulacağımız çözümler hem daha pahalı, hem de
daha acımasız olmaktadır.
0 yorum