Helal olan alışveriş, ilahi bir
sistemle meşru bir kazançtır. Faiz ise sömürü aparatı olan beşeri bir
sistemdir. Yani birisinin kurucusu Yüce Allah, diğerinin kurucusu insandır. Hiç
beşerle Yüce Allah’ın oluşturdukları bir olur mu? “Allah mı hayırlı yoksa
onların şirk koştukları mı?” (Neml/59)
Faiz haram, alışveriş helaldir. Alışverişin
kârı, bir malın maliyet fiyatıyla satış fiyatı arasındaki farktır. Yani bir
malın maliyeti ile piyasa değeri arasında oransal bir kârdır. Alışverişin
kazancı bir ticaret işlemidir. Kârı da zararı da olabilme ihtimali olan bir mal
mübadelesidir. Faiz ise önceden belirlenen kâr miktarının para sahibinin tek
taraflı kârlı muamelesidir. Faizcinin zararı olmayan karı garanti iken, o
parayı zenginden alıp çalıştıranın kazanıp kazanmama veya ne kadar kazanacağı
belli değildir.
Faiz ile alış veriş biri diğerinden çok farklı muamelelerdir.
Alış verişte fakir karlı, faizde zengin karlı. Faiz zenginin kazancı, fakirin
kâbusudur. Alışveriş fakirin karına, faiz ise zenginin faydasınadır.
Alışverişte zenginin elinden fakirin eline bir mal düşer. Yani elinde hiçbir
şeyi olmayan fakirin eline zenginden maliyetine bir mal akışı söz konusu iken,
faizde fakirden zengine bir mal akışı vardır. Alışverişte zengin fakire
kazandırırken, faizde ise fakir zengine kazandırmak mecburiyetinde bırakılır.
Faizde zenginin, fakirin sırtındaki kazancı garanti iken,
fakirin kar yapması ihtimale bağlıdır. Alışverişte malı olmayan fakirin
zenginden bir mal edinmesi garanti iken zarar ihtimaldir. Faiz üretimin
kanseridir. Üretime dayalı alışveriş yapısı, faizin panzehiridir. Alışverişteki
emek, malı elde etmenin en temel hakkıdır. Ticaret şeytana karşı açılmış bir
savaş iken, “Faiz ise Allah ve Resulüne açılmış bir
savaştır.” (Bakara/279)
Helal kazanç, sermayenin emekle kol kola verdiği kardeşçe
bir dengenin paylaşımı iken, faiz ise paranın parayla birleşip emekçinin alın
terine galip olduğu gasıp bir ekonomi modelidir. Helal kazançta sermayenin
değeri ne ise alın terinin de değeri odur. Faizde ise alın teri para
karşılığında esir alınarak terin devamlı akmak mecburiyetinde olduğu dengesiz
bir muameledir. Herhangi bir malda elde edilen kâr, piyasa fiyatına uygun
olarak satılan belli bir malın maliyetine eklenerek elde edilen bir kazanç
biçimidir. Faiz ise para karşılığında zamanın satın alınmasıdır. Malı insanlar
mülk edinebilirler. Ama zamanı mülk edinmek caiz olmadığından, zamanın
alışverişi de caiz değildir. Dolayısıyla faiz, sermaye sahiplerinin fakirlerin
emeğinin teri üzerinden gerçekleştirilen bir sömürü aracıdır.
Ama İslam toplumunda faizli alışverişin ömrünün
uzatılmasında, imkan sahibi Müslümanların İslam’a uygun bir “karz-ı hasen”
müessesini kuramama sebebi yatmaktadır. Müslümanların bu manada iktisadi ve
siyasi bir zihin ve sistemi oluşturmadan fakir fukaranın faiz belasından
kurtulmalarını düşünmek ütopik bir varsayım olur. Müslümanların günün şartları
içinde mali ve siyasi zihinde bir tecdide gidilmeden mazlumların zalimlerin
faiz belasından kurtulması mümkün değildir.
Son olarak helal kazanç Yüce Allah ve Resulünün, faiz ise şeytanın işidir. Bundan dolayı Yüce Allah alışverişi helal, faizi haram kılmıştır. Çünkü faiz emekçinin alın terine konarak yapılan bir zulüm aracıdır. Alışveriş ise insanı çalışmaya, üretmeye ve kısaca kazancın peşinde dünyanın imarı için çalışmaya sevk eden bir itici güçtür. Bunun için Yüce Allah, Bakara/275’te “Faiz(riba) yiyenler, ancak şeytan çarpmış gibi bir (mahşerde)kalkışla kalkarlar. Bu “onların: Alışveriş de ancak faiz gibidir.” demelerinden dolayıdır. Oysa Allah, alışverişi helal, faizi haram kılmıştır.” buyurmuştur.