Birkaç gün önceydi. Hasta
ziyareti için bir köye gitmiştik. Hasta ziyaretinden sonra evi köyün dışında
olan bir dostumuza da uğrayalım dedik. Köyden çıktıktan sonra tarladan gelen
55-60 yaşlarında kocamış bir kadın karşımızdan geliyordu. Bizleri görünce yolun
kenarında durarak ve sırtını dönerek bizim geçmemizi bekledi. Biz kendisini
geçtikten sonra o yoluna devam etti. Bu anlattıklarımız yeni nesle çok garip
gelebilir. Ancak yaşları ellinin üzerinde olan herkes bu kadının yaptığı
davranışın bu ülkenin geleneklerinden olduğunu ve kadınların aldığı iffet
terbiyesinin bir yansıması olduğunu biliyor.
Bu ihtiyar kadının durumu
beni çok etkilemişti. Derin düşüncelere daldım. Onun o iffeti karşısında
yaşananları düşündüm. Birkaç gündür Türkiye’nin gündeminde
olan “Filenin Sultanları!” olarak anılan kızların davranışları,
giyinişleri, saç sitilleri ve bağrışmaları aklıma geldi. Nereden nereye
geldik, dedim. Bu kızlarımızı bu hale getirip onu yeni nesillere pazarlamak
için ne kadar da büyük bir gayret var. Kızlarımızı kendi öz değerlerinden
uzaklaştırmak için çok çalıştılar. Batı ülkeleri kendi kültürlerini
nesillerimize pazarlamak için her yolu denediler/deniyorlar.
Köylü kadının durumu
ve “ Filenin sultanları!” arasında fazla bir zaman dilimi yok. Fakat
bu iki tablo bana 1932 yılında Belçika da yapılan güzellik yarışmasına
Türkiye’den katılan Keriman Halis’i hatırlattı. İlk defa güzellik yarışmasına
katılan Müslüman bir kız, binlerce aday içerisinde birinci seçilir. Çünkü
çıplaklık üzerinden Müslüman kadından intikam almak isteyen şer güçlerinin
temsilcileri vardı. Ve istediklerine ulaşmışlardı. O dönemde tüm Müslüman
kızları buna teşvik etmek için Keriman’ı güzellik birincisi seçiyorlardı. Çünkü
Müslüman kadını çıplak olarak nazarlara sunmak onların en büyük hedefiydi. Bu
hedeflerine ulaştıktan sonra jüri başkanı jüri üyelerine dönerek; “Sayın jüri
üyeleri! Bugün Avrupa’nın ve Hristiyanlığın zaferini kutluyoruz. 1400 senedir
dünya üzerinde hâkimiyetini sürdüren İslamiyet artık bize karşı duramaz. Onu
Avrupa bitirmiştir. Bir zamanlar sokağa bile pencere arkasından seyreden
Müslüman kadınların temsilcisi Türk güzeli Keriman, mayo ile aramızdadır. Bu
kızı zaferimizin tacı olarak kabul edeceğiz ve bunun için onu kraliçe seçtik” diyordu. Bugün
de batılıların yerli işbirlikçileri aynı duygularla çıplaklığı genç nesillere
empoze etmek için spor adı altında çıplaklığı en üst perdeden pazarlıyorlar. Bu
pazarlamayı tüm medya enstrümanlarıyla körpe hafızalara kazıyorlar.
Sonuç olarak; Bu milletin kadınları her zaman İslam’a bağlılığın temsilcisi olarak görülmüştür. Bu millet, kadınların bir meta gibi sere serpe üryan hale getirilmesine karşı çıkmıştır. Asrı sadetten günümüze kadar bu kimliğiyle tanınan kadınımızın spor gölgesinde çıplaklık üzerinden pazarlanmasına hiçbir zaman müsaade edilmemelidir. Hatta Selçuklu ve Osmanlı döneminde İslami geleneklere bağlı kalarak yakın tarihimize kadar erkek gördüğünde sırtını dönen “İffetin Sultanları” olarak itibar kazanmıştır. Şunu net olarak ifade edelim; Müslüman olan şahıs, Kur’an-a ve Sünnete teslim olan kişiye denir. Ölçüsü Kur’an ve Sünnettir. O Kur’an’a aykırı olan hiçbir şeyi alkışlayamaz, takdir edemez.