Türkiye’de ara ara şimdiki gibi fırtınalar kopar. Operasyonlar, gözaltılar, tutuklamalar gerçekleşir, bazı şahıslar hüküm giyer ve bir süre sonra sular durulur. Fırtına sonrası sessizlikte, hakkettiğini bulanların yanında acı çekenler, mağdur edilenler de olur.
Geçmişte yaşanan bütün darbeler bahsettiğimiz tarzda bir fırtına idiler. 28 Şubat sürecinde İslami kesime yapılanlar bu fırtınalardan bir başka örnektir.
Bu arada Ergenekon, FETÖ tarzı fırtınalar da yaşandı. Kanaatime göre Ekrem İmamoğlu ile ilgili yaşananları da fırtına dönemi diye tanımlayabiliriz.
Bir süre sonra fırtına diner. Mahkemeler açılır. Kararlar verilir. Şartlı tahliyeler, ceza ertelemeleri, mahkumiyetler veya beraatlar gerçekleşir. Günün sonunda; “Yorgan gitti kavga bitti” denilerek, evli evine köylü köyüne gider.
Tabi ki önemli olan bu süreçte hukukun yara almamasıdır. Nitekim geçmişte yaşadığımız olaylarda, bol bol hukuksuzluk diye nitelendirilen olaylar oldu.
İstanbul Büyükşehir ve diğer bazı belediyelerde gerçekleştirilen operasyonlarda, an itibariyle fırtına dönemi devam ediyor. Yapılan yorumların yarın boşa düşmesi ihtimali var.
Buna rağmen şu iki yorumun öne çıktığını görmekteyiz:
“Bu operasyonlar, Ekrem İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanlığına adaylığını açıkladıktan sonra oldu. Dolayısıyla adaylığını engellemeye yönelik olaylar yaşıyoruz. Eğer İmamoğlu aday olmasa idi bu olaylar yaşanmayacaktı. Zaten diplomasının iptali ile yolsuzluk operasyonunun aynı zamana denk getirilmesi bunun en büyük delilidir.”
“Hükümet uzun zamandır İmamoğlu’nu takip etmekte idi. Elbette ki bu boyutta bir operasyon hazırlıksız yapılmaz. Devletin elinde belgeler mevcuttur. Mahkemeler delilleri göz önünde bulundurup gerekli cezayı verecektir.”
İstenirse medyadaki yorumlar uzun uzadıya yazılabilir. Çünkü dediğim gibi fırtına devam ediyor ve hala taşlar yerine oturmuş değil. Bu tür dönemlerde yığınla iddia ortaya atılır.
Ancak bu işte CHP’lilerin paylarının olduğu tartışma götürmez bir gerçektir. Parti’den, kurultaydan ya da belediyelerden istediğini alamayan CHP’liler, birbirlerini ihbar ediyorlar. Cumhurbaşkanı yılların siyasetçisidir. Kendisine atılan uygun pasları gole çevirmesini biliyor.
Yani ortada un, yağ ve şeker var. Bütün bunları sağlayan bizzat CHP’lilerdir. Tabi ki İçişleri Bakanlığı birimleri gerekli alt yapıyı hazırlamıştır. Neticede Cumhurbaşkanına kalan helva yapmaktır.
Ancak şunu da belirtmeden geçemeyeceğiz. Eğer Ekrem İmamoğlu bu kadar gürültüden sonra bir şekilde tahliye olur ve beraat ederse, diplomasının iptalini idare mahkemesine götürüp kazanırsa, o zaman kendisine cumhurbaşkanı diye bakabiliriz.
Son söylediklerimin gerçekleşmesi ise Türkiye gibi bir ülkede uzun yıllar gerektirir.