Bugün çocuk eğitiminde çok
yaygın olarak yaptığımız bariz yanlışlar üzerinde durmaya çalışacağız. Aileler
ve ebeveynler olarak yaptığımız bu yanlışların ileride çocuğun yapısında ne tür
sonuçlar doğuracağını ne tahribatlar oluşturacağının da farkında olamıyoruz.
Birçoğumuzun
farkında olmadan yaptığımız yanlışların başında aşırı koruyuculuk yer alıyor.
Bunları çocuğumuzun rahat etmesi adına yapıyoruz. “Aman o bizim eski
dönemde hayat çok zordu. Biz çok zorluklar, yokluklar çektik. Şimdi durumlar
değişti çocuğumuz rahat etsin” gibi masum gerekçelerle bu yanlışları yapıyoruz.
Kendilerine en ufak bir sorumluluk yüklemekten kaçınmamız da yaptığımız
hataların başında geliyor. Bu yaklaşımların ilerleyen yıllarda çocuğumuzu
sorumsuz, hep başkasından isteyen asalak bir tip durumuna düşüreceğinin
farkında olmuyoruz.
Bir tohum
düşünün, onu tarlaya ve toprağa bırakmayıp ambarda bekletirsek ne olur? Bu
durumda o tohum ya çürür ya da fareye yem olur. İnsanoğlu da aynen öyledir.
Hayatın iniş ve çıkışlarından, zorluk ve sorumluluklarından uzak bir hayat
yaşamaya mahkûm edilen çocuk gelişmez, hiçbir şey öğrenmez. O her zaman
başkalarının kendi yerine iş yapmasına alıştırıldığı için bir iş yapmak istemez
ve tembelleşir.
Çocuklarımız
bizim pişirdiğimiz sağlıklı yemekleri yemiyorlar. Çünkü biz onları hazır
yiyeceklere, sağlıksız ortamlarda hazırlanmış zararlı katkı maddeleri içeren
abur cubur şeylere alıştırdık. Geçen hafta bir akrabamı ziyarete gitmiştim.
Malum mevsim bağbozumu vakti. Bize üzüm incir ikram edildi. Orada benim gibi
misafir olarak bulunan bir yakınımın iki çocuğu da vardı. Biri sekiz, diğeri
beş yaşında bu çocuklar benim oraya varışımı, merhabalaşmamızı fark etmediler.
Zira ellerine tutuşturulan telefonlar onların çevre ile alakalarını kesmeye
yetmişti. Benim, “çocuklar buyurun beraber üzüm yiyelim” dememi de hiç
duymadılar. Biraz düşündüm ve incirleri göstererek “çocuklar bunlar bağ
çikolataları, çok lezzetlidirler” diye seslendim. Çocuklar çikolata sesini
duyar duymaz hemen gözlerini telefonlarından ayırıp baktılar; ama ortada bir
çikolata göremeyince tekrar seyrettikleri oyunlara döndüler. Çok geçmeden
gitmek için kalktıklarında neredeyse boyu annesinin boyunu geçen çocuğunun
ayakkabısını annesinin giydirdiğini görünce çok hayıflandım ve üzüldüm.
Bir de ders bitince okulların
önünde bekleyen anneleri görünüz siz. Kocaman çocuklarının okul çantalarını
alıp ellerinden tutarak eve dönüşleri tam bir fecaat hali. İşin daha garibi ise
bu çocukların annelerine hitap etme şekli. Duyunca delirmemek elden değil maalesef.
Sanki bu kadıncağız onları doğuran, şefkatle büyüten anneleri değil de cariye
veya hizmetçileri… İşte ebeveynlerimiz ile çocuklarının durumu çoğunlukla
böyle.
Konuyu fazla uzatmadan çocuk
terbiyesinde yaygın yanlışları şöyle sırayla belirtmekle yetinelim:
1- Çocukların istedikleri her
şeyi alarak sevinçlerini yok ettik.
2- Üzülmelerine hiç fırsat
vermeyerek empati duygularını yok ettik.
3- Sıkılmalarına izin
vermeyerek hayal güçlerini yok ettik.
4- Her sendelediklerinde
hemen kollarına girerek problem çözme becerilerini yok ettik.
5- Her işi onların adına
kendimiz yapmaya çalışarak öz güvenlerini yok ettik.
6- Okul başarısını hayatın
tam merkezine yerleştirip, ahlaklı insan yetiştirme kaygısını yok ettik.
7- Daha okula başlamadan
ellerine tablet ve akıllı telefon vererek akran iletişimini yok ettik.
8- Çocuğumuzun her anını sosyal medyada paylaşarak mahremiyet duygusunu yok ettik.