Bilge adam öğrencilerinden biriyle tarlalar arasında gezinirken yol kenarında, çalışan bir işçinin olacağını tahmin ettikleri yırtık, eski bir ayakkabı görürler.
Öğrenci bilge hocasına şöyle der:
-Hocam şu köylünün ayakkabısını bir kenara saklasak da gelip bulamadığındaki halini görüp biraz eğlensek… Ne dersin?
Bilge hoca, öğrencisine şöyle karşılık verdi:
-Başka birinin üzüntüsüyle kendimizi eğlendirmek yerine şöyle bir şey yapalım. Sen zengin biri sayılırsın. Gel, sen bu fakir çalışanın ayakkabısına biraz para koy. Biz de bir kenara saklanalım ve o işçinin gelip bunu gördüğünde ne sevinçler yaşayacağını seyredelim. Olmaz mı?
Öğrenci hocasının bu teklifini beğendi ve cebinden çıkardığı birkaç yevmiye değerindeki parayı ayakkabının içine koydu ve hocasıyla beraber işçinin bu manzara karşısındaki sevincini görmek için yakındaki ağaçların arkasına saklandılar.
Az bir süre geçmişti ki işçi geldi ötedeki çeşmeden su içmek için ayakkabısına yöneldi. Ayakkabısının birini giyer giymez içinde bir şeylerin olduğunu hissetti. Eliyle ayakkabıyı tutup baş aşağı çevirdiğinde içindeki paralar yere düştü. Ayakkabıdan paraların düştüğünü şaşkınlıkla görünce sevincinden bağırdı. Ayakkabının diğer tekini de giyince aynı manzarayla karşılaştı ve sevinci kat be kat arttı.
Sonra adam durdu ve sağa sola baktı ama kimseyi göremedi. Paraları toplayıp cebine koydu, diz üstü çöküp ellerini açtı ve ağlayarak şöyle dua etti:
-Ey Rabbim, sana sonsuz şükürler olsun. Sen eşimin hasta ve çocuklarımın aç olduğunu bildin. Beni ve ailemi bu açlık ve perişanlıktan kurtardın. Salih kullarından birinin eliyle bana rahmetinden yardım yolladın ey Rezzak olan Mevlam.
Adamın bu halinden öğrenci de çok etkilendi ve gözlerinden yaşlar aktı.
Sonra bilge hocası ona:
-Şimdi, birinci önerindeki gibi yapsaydık bunun kadar mutlu olacak mıydın?
Öğrenci:
-Değerli hocam çok haklısın. Ve ben hayatta hiç unutamayacağım çok güzel şeyler öğrendim şimdi.
Anladım ki, yardım edince, başkalarına verince aldığından daha çok mutlu oluyor insan.
Bilge hoca şöyle dedi:
Sevgili öğrencim, başkasına hayır yapmanın değişik türleri de var:
Güçlüyken affetmek,
Gıyabında birine dua etmek,
Kimsenin hakkında kötü düşünmemek,
Birinin gıyabında onun ırz ve malına el uzatmamak…
Tüm bunlar başkalarına yapıp onu hem mutlu kılacağımız hem de mutluluk elde edeceğimiz davranışlardandır.
Allah iyiliklerin içine öyle tatlar koymuştur ki, bu tadı alan kulun gözünde dünya malı ve serveti bir hiç olur. Elindekini severek muhtaç kimselere dağıtır durur. Dünyanın hiçbir malı, makamı bir muhtacı sevindirmekten daha değerli olamaz.
Rabbimiz kalplerimize iyilik etmenin arzu ve iştiyakını koysun. Şu fani dünyanın aldatıcı, gelip geçici lezzetleri için başkalarının hukukuna tecavüz edip zalimler güruhuna dahil olanlardan kılmasın bizleri. Bizleri sadece kendini düşünen bencillerden eylemesin.
“Ey iman edenler! Mallarınız da çocuklarınız da sizi Allah’ı anmaktan alıkoymasın. Bunu yapanlar mutlaka hüsrana uğramışlardır. Her birinize ölüm gelip, Rabbim! Ne olur bana azıcık daha süre tanısan da gönüllü yardımlarda bulunsam ve iyi kişilerden olsam! diye yalvarmadan önce size verdiğimiz rızıklardan başkaları için de harcayın. Allah, eceli gelince hiç kimsenin ölümünü ertelemez. Allah yapıp ettiklerinizden tamamen haberdardır.” (Münafikun,9-11)
Yazımızı muhtaca yardım etmekle ilgili bazı mısralarla bitirelim:
Nefsinin bencilliğiyle her an savaş
Bir hurma da olsa kardeşinle paylaş
Müslüman dedin mi her muhtaç onu tanımalı
Derdine derman olacak diye ona koşmalı
Veren el hayırlıdır alan elden
Sadaka bir şey eksiltmez kesenden