Gün içinde okuduğum güzel söz ve parçaların bazısını alıntılar, bazılarını da terceme ederek paylaşırım.  İşte o çevirilerini yaptıklarımdan bazıları:

“Her şey Çin'de üretilir. Ama yiğitlik Filistin'de...”

“Susmak, sadece dilin konuşmama hali değildir”.

“Duyguların sakin, zihnin fikirlerden arınması da susmaktır”.

“Susmanın, vücudun üzerinde olumsuz bir etki yapmadan var olması gerekir”.

“Susmak; yazılmamış bir cümle, okunmamış bir kitap, duyulmayan bir gürültü ve etkisi ölçülmeyen bir ses olmandır”.

“Susmak; inatçı bir dil, rakam ve harf bankalarında bozdurulamayacak kadar az bulunan değerli bir paradır”.

“Şuurunuzu nasıl tanımlayacağınızı ya da herhangi bir konumda nefsinizi ne şekilde savunacağınızı bilemiyorsanız, anlayın ki siz dünyanın pisliklerini öğrenmemiş arı duru bir kalbe sahipsiniz”.

İbnü’l Kayyim (ra) şöyle der:

“Sevincini tedirginlikle,

Aklını kötümserlikle,

Başarını kendini beğenmekle,

Bugününü de dünü düşünmekle bozma.

İçinde bulunduğun hali düşünürsen, Allah’ın sen istemeden sana ne çok şeyler verdiğini göreceksin. Ve bugün ihtiyacın olarak ondan istediğini de senden sakınmayacağına güven. Ancak bir şeyi istediğin halde sana verilmediyse, bil ki onda da senin için hayır vardır. Verdiğinde bir hayır varsa, vermediğinde onlarca hayır vardır.

Olur ki sen uyurken göklerin kapıları senin için yapılan onlarca duayla çalınır:

Yardım ettiğin bir fakirin duası…

Yahut sevindirdiğin üzgün birinin duası…

Veya yanından geçen kişinin yüzüne gülümsediğinin duası…

Ya da sıkıntısını giderdiğin adamın duası…

Hayırların hiçbirini asla küçümseme”.                        

Tabiin’in büyüklerinden Hasan el Basri(ra) şöyle der:

“Kur’an’ın tam doksan yerinde Allah Teala’nın rızıkları takdir ettiği ve yarattıklarının rızıklarını garanti ettiğini ifade eden ayetler var.

Kur’an da tek bir yerde ise “Şeytan size fakirliği vadeder” geçer.

Hal böyle olmakla beraber biz insanlar onlarca defa garanti edilen rızkın ulaşıp ulaşmayacağından şüphe ederiz ama fakirliğin bize ulaşacağını vadeden şeytanı doğrularız”.

Allah Teala;

 Amellerin kabul edilip edilmeyeceğini gizledi ki, kalpler daima pür dikkat kesilsin, bu iş tamamdır rehavetine kapılmasın.

Tövbe kapısını açık bıraktı ki, insan umudunu yitirmesin.

İşin sonucunu değerlendirmeye esas yaptı ki, kimse yaptığı amellerle gururlanmasın.

Şayet beden ruhtan daha değerli olsaydı, ruh semaya yükselmez beden de toprağa düşmezdi.

Yeryüzünde nice şöhretli, tanınmış olanlar vardır ki semada tanınmazlar. Ama yeryüzünde nice meçhul kişiler de vardır ki semada tanınırlar.

Allah katındaki değer ölçüsü takvadır, takva(en güçlü olmak) değil.

“Allah katında en değerli olanınız O’na itaatsizlikten en fazla sakınanınızdır”. (Hucurat,13)                      

Bilimsel Bir Deneyin Öğrettikleri:

Küçük balıkların bulunduğu büyük bir havuza bir köpek balığı konur. Köpek balığı havuzdaki küçük balıkları hemen yutar.

Araştırmacılar daha sonra vahşi köpek balığı ile küçük balıkları birbirinden ayıran camdan bir set yerleştirirler. Köpek balığı gene hücum eder ama bu defa nafile. Cam engeline takılır ve kafasını da incitir. Defalarca tekrarlanan başarısız denemelerden sonra köpek balığı bu yeni durumu kabullenmek zorunda kalır ve düşmanca saldırılarına son verir.

İşte tam bu aşamada araştırmacılar köpek balığı ile küçük balıklar arasındaki cam engelini kaldırırlar. Ancak köpek balığının, kafasını korumak için saldırmaktan vazgeçtiği görülür. Çünkü köpek balığı orada hâlâ küçük balıkları koruyan bir engelin olduğuna kesin inanmıştır artık.

İşte “korunmak” böyle bir şeydir. Bir an, kısa bir süre güç aracılığıyla yerleşir ve sonra o gücün oluşturduğu “heybetin” etkisiyle asırlarca devam eder.

Ve tabii ki, heybetini kaybeden bir millet de vahşi, acımasız zalimlerin çizmeleri altında çiğnenmeye mahkumdur.