Müslümanlar için ne kadar
önemli günler varsa, İslam düşmanları İslam’ın kutsallarına her türlü vasıtayı
kullanarak saldırıyorlar ve o güzel ve mübarek günleri Müslümanlara zehir etmek
için ellerinden geleni yapıyorlar. Ümmet olarak biz dursak ve vazifemizi ihmal
etsek de İslam düşmanları hiçbir zaman bizleri rahat bırakmıyor, saldırı ve
hakaretlerini planlı ve sistemli bir şekilde artırarak devam ediyorlar.
2020 yılında Danimarka,
Norveç ve İsveç’te başlayan yüce kitabımız Kur’an’a yönelik saldırılar 2023
Ocak ayında yeni bir boyut kazandı. İsveç devleti tüm tepkilere rağmen
Danimarkalı İslam düşmanı sözde siyasetçi Rasmus Paludan'a, Türkiye'nin
Stockholm Büyükelçiliği önünde Kur'an-ı Kerim yakma izni verdi ve İsveç polisi
koruması altında gerçekleştirdi. Bu alçak saldırıdan sonra İslam’a ve
kutsallarına yönelik saldırı ferdi bir saldırı olmaktan çıktı ve batılı
ülkelerin resmi politikası haline dönüştüğünün göstergesi oldu.
O dönemde de Dünya genelinde
tepkiler gösterildi ve başta Batman ve Yemen’de olmak üzere büyük mitingler
yapıldı. Her zamanki gibi Avrupalı emperyalistler ve İslam düşmanları
"ifade özgürlüğü" yalanına sarıldılar. Kendilerine ve emperyal
düzenlerine yönelik en ufak bir eleştiride kimseye hayat hakkı tanımayanlar,
konu İslam ve İslam’ın kutsallarına yönelik hakaret ve saldırılar olduğunda,
“ifade özgürlüğü” balonuna sarılıyorlar.
Bu saldırılar yetmedi ki,
İslam’ın önemli şiarlarından olan Kurban Bayramı’nın ilk günü öğle saatlerinde
İsveç polisinin Stokholm'de bir caminin önünde Kur'an-ı Kerim yakma eylemi
yapılmasına izin verdiğini ajanslardan öğrendik. Bu izinden sonra Stockholm'de
Irak asıllı Salwan Momika isimli aşağılık yaratık Stockholm Camisi önünde polis
koruması altında Kur'an-ı Kerim yaktı ve çirkefçe hareket ve hakaretlerde
bulundu. Bu defa başrolde Paludan değil, Irak asıllı bir İslam düşmanı vardı.
Önceki saldırıların aksine bu defa başta Irak olmak üzere Arap ülkelerinden
sert tepkiler geldi. Irak’ta Müslüman halk İsveç büyükelçiliğine baskın
düzenledi. Fas başta olmak üzere birçok ülke büyükelçilerini geri çekti veya
nota verdi. Arap Parlamentosu da İsveç mallarına boykot çağrısı yaptı. Irak ve
Diyarbakır’da kitlesel miting ve basın açıklaması yapıldı. Türkiye’de devlet
yetkilileri, siyasi partiler ve STK’lar tepki gösterip saldırı ve hakareti sert
şekilde kınadılar. Putin bile kınayıp Kur’an’a saldırının suç olduğunu söyledi.
İsveç’te Kur’an’a yönelik
saldırının ardından Cidde’de acil toplanan İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT),
İsveç’te yapılan alçak saldırıya tepki göstererek, “İsveç ve Avrupa Birliği
Komisyonu'nu ifade özgürlüğü bahanesiyle bu suç eyleminin tekrarlanmaması için
gerekli tedbirleri almaya davet ediyoruz” açıklaması yaptı.
İşte asıl meselede bu. İslam
düşmanı emperyalist ve siyonistler bu saldırıları planlı bir şekilde yapıyorlar
ve ümmetin tavrına bakıyorlar ve bunu alıştıra alıştıra yapıyorlar. Onlar da
kınama dışında bir tavır gelişmeyeceğini bildiklerinden bu saldırılarını
sistemli bir şekilde sürdürüyorlar. Eğer İİT pasif tepkiler yerine, NATO ve
Varşova Paktı benzeri İİT’nin askeri teşkilatı yani “İslam NATO’su” gibi askeri
bir gücü olsaydı durum böyle mi olurdu? Türkiye, İran, Suudi, Mısır ve Pakistan
öncülük ederek bunun alt yapısını hazırlamalıdırlar. Bunun şimdilik hayal
olduğunu düşünebilirsiniz, lakin halklar olarak bunun yapılması için
hükümetlere baskı yaparak bunun kurulmasına ön ayak olabiliriz.
Rahmetli Erbakan Hoca D-8 projesi ile bunun ilk adımını attı ancak emperyal güçler onu 28 Şubat marifetiyle devirdiler. Tıpkı Sisi’nin Mursi’yi devirmesi gibi. İslam ülkelerinde kim İslam Birliği adına adım atmak isterse çeşitli bahanelerle kuklalarını kullanarak darbe ile bu planı akamete uğratıyorlar. Selam ve dua ile…