Asgari ücret, toplumda en düşük gelir seviyesini belirleyen ve işçilerin temel yaşam ihtiyaçlarını karşılayabilmesini amaçlayan bir gelir düzeyidir. Türkiye’de asgari ücretin yetersizliği, insanın hayatını sürdürmede yetersiz kalması, büyük bir toplumsal sorun olarak karşımıza çıkmaktadır.

2024 yılı verilerine göre, dört kişilik bir ailenin açlık sınırı, yani sadece gıda için harcaması gereken miktar, 21 bin ₺ olarak belirlenmiştir. Fakirlik sınırı, yani tüm temel ihtiyaçları karşılayacak miktar ise 67 bin ₺'dir. Bekâr bir işçinin aylık asgari ihtiyacı 27 bin ₺ iken, asgari ücret 22 bin ₺ olarak belirlenmiştir. Bu veriler, asgari ücretin temel ihtiyaçları karşılamaktan uzak olduğunu göstermektedir.

Kira artış oranının %60,45, yeniden değerleme oranının %43,93 ve yıllık enflasyon oranının %47 olduğu bir ekonomide, asgari ücretle geçinmek neredeyse imkânsız hale gelmektedir. Asgari ücret zammı %30 olarak belirlenmiş olmasına rağmen, bu artış enflasyon oranının gerisinde kalmış ve işçilerin alım gücünde bir iyileşme sağlayamamıştır.

Asgari ücretle geçinmeye çalışan aileler, günlük yaşamlarını idame ettirirken büyük zorluklarla karşılaşmaktadır. Yetersiz gelir, beslenme, barınma, sağlık ve eğitim gibi temel ihtiyaçların karşılanmasında ciddi sıkıntılara yol açmaktadır. Bu durum, uzun vadede toplumda sağlık sorunlarının artmasına, eğitim seviyesinin düşmesine ve genel refah düzeyinin azalmasına neden olacaktır.

Asgari ücretin yetersiz olması, gelir eşitsizliğini artırır ve yoksulluğu derinleştirir. Düşük gelirli bireyler ve aileler, temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanır ve bu durum, sosyal adaletsizliğin ve toplumsal huzursuzluğun artmasına neden olur. Gelir eşitsizliği, suç oranlarının artmasına ve toplumsal çatışmaların çoğalmasına zemin hazırlar. Ailelerin çocuklarına yeterli eğitim sağlayamamalarına yol açar. Eğitimde fırsat eşitsizliği, gelecek nesillerin potansiyelini sınırlayarak, toplumsal kalkınmayı engeller. Eğitim seviyesinin düşük olması, işsizlik oranlarının artmasına ve ekonomik büyümenin yavaşlamasına da neden olur. Kira ve barınma maliyetlerini karşılamakta güçlük çeken ailelerin sayısını artırır. Barınma sorunları, evsizliğe ve yaşam koşullarının kötüleşmesine yol açar. Bu durum, toplumsal huzursuzluğu artırarak, bireylerin yaşam kalitesini düşürür. Sosyal güvenlik sistemine olan talebi artırır. Devlet, düşük gelirli bireyler için daha fazla sosyal yardım sağlamak zorunda kalır ve bu durum, kamu harcamalarının artmasına neden olur. Uzun vadede, sürdürülemez kamu harcamaları ekonomik istikrarı tehdit edebilir.

Hasılı kelam açıklanan asgari ücret rakamı kesinlikle beklenenin çok altında kalmıştır. Şu şartlarda insan onuruna yakışmayan bir miktardır. Bununla kesinlikle geçim olmaz. Cumhurbaşkanının bu konuyu yeniden değerlendirip ele alması lazımdır. Enflasyon, kira ve geçim giderleri ortada iken yapılan bu hesap yanlış olmuştur. Yanlış hesabın Bağdat’tan değil Ankara’dan dönmesi lazımdır.