Tarih, başarısız savaşların, kâğıt üzerindeki "zaferlerle" maskelendiğine defalarca şahit olmuştur. Bugün önümüze sürülen ve büyük puntolarla "Barış Planı" diye sunulan Gazze teklifi, tam olarak bu siyasi illüzyonun en güncel örneğidir.
Bu plan, ne Filistinlilerin geleceği ne de bölgenin kalıcı istikrarı için bir yol haritasıdır; aksine, savaşın başından beri ilan ettiği tek bir büyük hedefi dahi gerçekleştirememiş olan Katil Binyamin Netanyahu'yu zafer kazanmış bir figür yapma operasyonudur.
Katil Netanyahu, bu savaşa girerken kamuoyuna üç temel söz verdi: HAMAS'ı tamamen imha etmek, tüm rehineleri koşulsuz kurtarmak ve işgalci israil için mutlak güvenlik tesis etmek. Bugün geldiğimiz noktada tablo ortadadır:
HAMAS'ın liderliği ve ideolojisi hayatta kalmıştır.
Rehineler, askeri operasyonla değil, ancak pazarlık ve tavizlerle parça parça geri dönebilmiştir.
Bölgesel gerilimler artmış, işgalci israilin uluslararası meşruiyeti tarihin en dip seviyelerine inmiştir.
Bu acı bilançonun siyasi faturasını ödemesi gereken katil Netanyahu, erken seçim ve soruşturma baskısı altındayken, bu planı bir "siyasi can simidi" olarak kullanmaktadır.
Önerilen anlaşmanın kilit maddelerine baktığımızda, amaç barış değil, başarısızlığın üzerini örtmek ve sorumluluğu uluslararası topluma devretmektir:
Aylarca süren kanlı mücadele, HAMAS'ı tamamen yok edemedi. Şimdi plan, savaşı bitirerek katil Netanyahu'nun başarısızlığını dondurma ve "anlaşma yapan lider" rolüne bürünme girişimidir.
Plan, Gazze'yi kimin yöneteceğine Filistinlilerin değil, uluslararası bir "teknokratlar" grubunun karar vermesini öngörüyor. Bu, Filistin halkının meşru taleplerini hiçe sayan ve bölgede işgalci israilin güvenlik odaklı kontrolünü sürdüren bir tampon bölge oluşturma çabasıdır. HAMAS’ın yerine geçecek meşru bir yapı olmadan, bu madde yalnızca bir illüzyondur.
Katil Netanyahu, rehineleri geri getirerek savaşın genelindeki stratejik yenilgisini unutturmayı ve halkına karşı olan temel borcunu kapatmayı hedeflemektedir.
Bu planın kalbinde yatan ana strateji şudur: Koalisyonun aşırı sağcı ortaklarını "HAMAS yönetimden uzaklaştırılıyor" argümanıyla içeride tutmak, muhalefetin erken seçim baskısını "kritik bir anlaşmayı yönetiyoruz" söylemiyle savuşturmak ve en önemlisi, hakkındaki yolsuzluk davaları öncesinde siyasi itibarını restore etmektir.
Katil Netanyahu için bu, Gazze'nin geleceği değil, kendi siyasi geleceğidir. Bu, barış için bir yol haritası değil, savaşın sonuçlarından kaçış planıdır.
Eğer bu plan gerçekten kalıcı barış getirmeyi amaçlasaydı, ilk olarak Filistin halkının temsilcilerini masaya davet eder, işgale son verir ve karşılıklı tavizleri esas alırdı. Oysa bu, şartları tek taraflı dikte eden, savaşı askıya alan ancak çözüme giden yolları kapatan bir teslimiyet çağrısıdır.
Gazze için sunulan bu sözde "barış planı," Filistin tarafı için hiçbir somut siyasi kazanım içermezken aksine onur kırıcı bir teslimiyeti dayatmaktadır. Bu durumun en büyük utanç kaynaklarından biri ise, planın arkasına dizilen bazı İslam ülkelerinin çaresiz ve oportünist desteğidir; bu rejimler, kendi ekonomik çıkarlarını ve ABD ile olan ilişkilerini, Filistin davasının meşru taleplerinin önüne koymuştur. Bu destek aynı zamanda İslam dünyasındaki liderlik boşluğunu ve dayanışma ruhunun tükenişini tescil eden tarihi bir fiyasko anlamına gelmektedir. Ne yazık ki herkes barış adı altında siyasi bir kazanım elde etmeye çalışıyor. Tarih bunu bir utanç olarak yazacaktır.
"Barış" Değil, Netanyahu'yu Kurtarma Operasyonu
M.Zülfü Tan
Yorumlar
Trend Haberler
Batman Petrolspor - Kastamonuspor Maçını Canlı İzle
Türkiye'de Bir İlk: Batman Esnafına Ford'dan %24'e Varan FİLO İNDİRİMİ!
Batman Belediyesi'nden Altyapı Atağı
STK’lardan Külliyede Konser Israrına Tepki
HÜDA PAR Lideri Yapıcıoğlu'ndan Batman'da Taziye Ziyareti
Batman'da Pazar Günü Dikkat! Birçok Mahalle ve Köyde 8 Saatlik Elektrik Kesintisi