Siyonistlere göre Yahudi rejimi emsalsizdir. israilin kuruluşundan bu yana Filistin halkına uyguladığı ırkçı baskı politikası çerçevesinde bakıldığında bu bir ölçüde doğrudur da. Savaş sonrası dönemde siyonistlerin yaklaşımı, Güney Afrika’da uygulanan apartheidla eş değerdedir. Ancak Güney Afrika’da apartheida son verilmesine karşın bugün siyonizm, 21. Yüzyılda beslendiği ırksal prensiplere halen körü körüne bağlı kalan tek politik ideolojidir.    

  Siyonizm bir anlamda, artık tarihin tozlu sayfalarına karışması gereken bakış açılarıyla, dünyayı yeniden yüz yüze getiren bir zaman makinesi işlevi görmektedir. Siyonizme göre bütün kavimler, Yahudilerin göz zevkini bozmamak için insan suretinde yaratılmışlardır. Bütün insanlığı tehdit eden bu cani ölüm makinasını durdurmak için herkesin sorumluluk alması gerekmektedir. Özgür dünyanın bütün halkları ayağa kalkıp israilin vahşetini lanetlemeli, bu suç makinasını durdurmalı ve bu cinayet şebekesini tarihin tozlu sayfalarına gömmelidir.

  İsrail yasaları, Filistinlilerin toprak sahibi olma haklarını engellemektedir. Dünya Siyonist Örgütüne göre gasıp çete, Filistin topraklarının %92’sine sahiptir. Toprağın işletilmesi, arazi satın alımı ve kiralanması konusunda Yahudiler dışında hiç kimse hak iddia edemez. israil yasalarına göre Yahudi olmayanlar ya da Filistinliler, israil toprakları üzerinde resmi olarak herhangi bir işyeri açamaz ya da iş icra edemez. Siyonizmin ilk dönemlerinden günümüze, Filistinlilerle yaşanan sorunların ardı arkası kesilmedi. Dünya Siyonist Örgütü kurucularından çoğu, Filistinlilerin kültürel açıdan yetersiz, dolayısıyla uygarlaşmamış bir halk olduklarını, bir işe yaramayacaklarını düşünüyordu. Avrupalı kolonyalistlerin 19. yüzyılda sürdürdükleri bu argüman, gasıp çetenin topraklarında da paylaşılıyordu.

   Modern siyonizmin doğuşuyla birlikte, Filistin’de yaklaşık olarak 600 bin Müslüman Arap yaşıyordu. Bu nüfus, siyonistlerin iddia ettiği gibi çölde yaşayan yabanilerden oluşmuyordu. Bu mümbit topraklarda, dünya çapında tanınan ürünler veren ve her geçen gün gelişen bir tarım kültürü yer alıyordu. Bununla birlikte, o dönemlerde Filistin’de birçok farklı politik örgüt faal olarak hizmet veriyordu. Eski siyonist Israel Zangwill’in şu sözleri, siyonistlerin, Filistin’e bakış açısını yansıtmaktadır:

   “Halksız toprak Filistin, topraksız halk Yahudiler içindir.”

   Bu toprakların öz sahibi olan bir halkın yok sayıldığı ortadadır. Siyonist Sosyalistlerin ilk başlarda sıkça vurguladığı Filistin’de yaşayan tüm halklar için eşit şartlarda yaşam koşulları sağlama ideallerine karşın, ilk siyonist göçmenler yerli halkın varlığından olan hoşnutsuzluklarını Filistinlileri sömürüp sürmeye başlayarak sergilemişlerdi. Özellikle Avrupalı Yahudiler ve yerli halk arasındaki hayat standartlarının farklılığı bunda önemli rol oynuyordu. Bir Filistinlinin emeği karşılığında kazandığı parayla Avrupalı Yahudi bir göçmenin hayatını idame ettirmesi mümkün değildi.

  Bu devran böyle sürmez. Rahmetli dedem Kürtçe: “Devran wek siyan ewrané” derdi. Siyonist terör rejimi ve büyük şeytan ABD’nin yaptıkları yanlarına kâr kalmayacaktır. Zira zaman her şeyi değiştirmekte ve dünya bu değişimden nasibini almaktadır. Bir şeyin değişmeden aynı hal üzere kalması muhaldir.

Kur’an-ı Kerim’de: “…İşte bu günler (öyle günlerdir) ki, onları insanlar arasında evirir çeviririz” (Al-i İmran,140) buyrulmaktadır.

   Dostlar! Ümitlerimiz ve hayallerimizi diri tutacağız. Bugünün hayallerini yarının gerçeklerine dönüştürmek için mücadele edeceğiz. Nitekim bizden önce Yahudiler hep rejimlerini kurma hayaliye yaşamadılar mı? Sonunda hayaliyle yaşadıkları rejim gelip topraklarımızda kurmadılar mı? Kurdular… Hem bu terör rejiminin daha önce topraklarımızda hiçbir hayat emaresi yokken. Üstad KARADAVİ ne güzel buyurmuş: “Varlık âleminin mutlak hakikatleri, tarihi olaylar ve yüce Allah’ın kâinattaki kanunlarının tümü bizi desteklemişken, dünün hayallerini, bugünün gerçeklerine dönüştürme adına neden bizim bir çabamız olmasın?”