Terörist israil, Gazze’ye en vahşi saldırılarla soykırım yapmayı sürdürüyor. Geçtiğimiz günlerde gazetecilerin bulunduğu çadıra yönelik saldırıda Ahmet Mansur, Hilmi el Faka’avi ve Yusuf Hazendar adlı gazeteciler canlı canlı yanarak can verdiler. Dünya medyasına düşen görüntüleri yüreği dayanabilenler izledi.
Orada bulunanlar yangını söndürecek zaman ve imkana sahip değillerdi belki ancak Gazze’deki soykırımı durdurabilecek, yangını söndürebilecek imkan ve kabiliyete sahip 57 İslam ülkesinin hâlâ izliyor olması büyük bir acziyet ve zillet..
Şu ana kadar toplam 211 gazeteci katledildi işgalci teröristlerce… Dünya tarihinin hiçbir evresinde böyle bir hukuk tanımamazlık görülmemiştir.
15 Sağlık görevlisini tuzağa çektikten sonra infaz edip araçlarıyla birlikte kuma gömmek gibi şu ana kadar yapılan katliamların hangi biri bir diğerinden daha vahşi, insanlık suçu, savaş suçu, soykırım değildi ki?
10 Eylül’de Han Yunus’un Mevasi bölgesinde bir gece yarısı, çadırlarında uyuyan Gazzeli ailelerin üzerine ABD yapımı 3 MK-84 bombası atarak 40 Filistinli şehid eden, 20 çadırı ailelerle birlikte metrelerce yerin altına gömen terörizmin adıdır israil!..
10 Ağustos’ta Tabiun Okuluna, evrensel bir öğretidir saldırılmaz düşüncesiyle sığınan binlerce ailenin üzerine bir sabah namazı vakti Amerikan füzeleriyle saldırıp 100’den fazla kişiyi katleden yapı; siyonizm’dir!..
8 Haziran’da Nusayrat Mülteci Kampına Filistinliler gibi giyinip 89 evi ve bir binayı bombalayarak 64'ü çocuk, 57'si kadın 274 Filistinliyi katleden vahşetin tanımı; siyonist ABD terörizmidir.
Daha ne yapmadılar ki!.. Gazze’de resmi rakamlara göre 51 bin insanı en vahşi yöntemlerle katlettiler. Yaptıkları melanetleri gizleme ihtiyacı hissetmiyorlar ancak sorgulayan batılı müttefikleri olsa bile onlara siyonist Apartheid rejimi kurallarını uygulamaktan çekinmiyorlar.
Dün İngiliz İşçi Partisi'nden Abtisam Mohamed ve Yuan Yang adlı iki İngiliz milletvekili geldikleri Filistin topraklarından siyonistlerce sınır dışı edildi. israilin, müttefiği İngiltere’ye yönelik bu adımı sıradışı…
Sınırdışı kararlarını "kabul edilemez" ve "ters etki" olarak nitelendiren İngiliz hükümeti de Apartheid rejimine kızgın… İngiliz yönetimine bu yönde açıklama yaptıran başlıca neden ise Londra merkezli milyonluk siyonizmi telin gösterilerinin gücü elbette…
Siyonist vahşete bigane kalınamayacağını, ülkedeki protestoların oturdukları saraylarını yıkmaya evrilebileceğini hisseden ülkelerden biri de Fransa… Macron’un, Paris'in Haziran ayına kadar Filistin devletini tanıyabileceği yönündeki açıklaması, halkının yönetime baskılama gücünü gösteriyor…
Siyonist rejime en büyük desteği veren ABD yönetiminin aksine son yapılan bir ankete göre, Amerikan halkının çoğunluğu artık israil'e karşı olumsuz bir görüşe sahip… Ülkede dinmeyen Filistin gösterileri anketi doğruluyor.
Terörist Netanyahu ise soykırımın desteği alabilmek için yeniden ABD’ye gitti. Trump’la görüşen Netanyahu, Suriye’yi Esad rejimi döneminde olduğu gibi güvenlikli bir şekilde bombalayabilmenin icazetini istiyor ABD’den…
Emlak baronu Trump da Netanyahu’ya “Erdoğan’la aram iyi, işini hallederim ama senin de biraz makul olman lazım” diyor ve kameralar karşısında ikili bir tiyatro oynuyorlar.
Maksat; Gazze’yi Batı Şeria’yı, Kudüs’ü vahşetengiz bir şekilde ilhak etme projesini yürütürken Türkiye destekli Suriye’nin israile tehdit oluşturmamasını sağlama almak…
Adamlar işgal rejiminin sınır güvenliğini, sınırlarına hapsolmuş bir Türkiye baskılamasıyla gerek dışarıdan gerekse içerideki aparatları eliyle sağlama almaya çalışırken… Türkiye’nin artık kendi sınır güvenliğinin ta Filistin’den başladığını; Gazze’ye, Batı Şeria’ya, Kudüs’e sahip çıkarak, himayedarlığını üstlenip askeri ültimatom vererek ilk adımı atmalıdır.
Gerek ABD gerekse Avrupa yönetimlerinin halklarının baskısıyla siyonist Apartheid rejimini yalnızlığa terk edecekleri günlerin yakın olduğu gibi siyonistlerin dünyadan izole edileceği günler de uzak değil.