İrade, sahip olunduğunda
insana birçok güzel hasleti ve başarıyı da beraberinde getiren önemli bir güç.
Aslında biz insanoğluna
doğuştan, tohum gibi verilen ve kendimizde sistemleştirmemiz gereken bir mekanizma.
Psikolojide öz denetim,
otokontrol gibi kavramlarla ifade edilenin ta kendisi.
Bünyede irade sistemini
kurmanın, güçlendirmenin yolu, nefsin arzularına/dürtülere hayır diyebilmek,
onları İslam'ın sınırlarını çizdiği noktada frenleyebilmek, sabretmek ve
kendine hakim olmakla mümkün.
Öncelikle bedensel arzuları
frenleme noktasında hayatımızda bir düzenleme yapmak durumundayız. E tabi
giyimde, yeme-içmede, uykuda, zamanı kullanmada, israfa, gösterişe teşvik eden
dürtüleri kontrol edemez isek güçlü bir iradeye sahip olmamız mümkün değil.
Güçlü irade güçlü karakter, lider şahsiyet demek.
Mevlana'nın dediği gibi
nefis, insanın içindeki düşmandır. İstediğini verdikçe güçlenir ve insanı esir
alır. Onun kendine, Rabbine, topluma karşı hayırlı, başarılı bir insan olmasını
engeller.
İrade ise tıpkı insan
vücudunda kullandıkça güçlenen, kullanmadıkça zayıflayan kaslar gibidir.
Güçlendirmek için günlük antrenmana ihtiyacı vardır. Tıpkı kolunun biri bir
süre alçıda kalan insanın alçıdan çıktıktan sonra bardağı bile tutamaması gibi,
iradeyi günlük kullanmama, yani nefsin arzularına muhalefet edip yapılması
gerekenlere bir türlü başlayamama ya da yarım bırakma durumu iradeyi zayıf
bırakır.
İradesi zayıf insan,
olumsuzluklarla karşılaştığında baş edemez, öfkeden çıldırır, zorluklara
katlanamaz. İşlerin ters gittiği, acı çektiği, belaya uğradığı, aç kaldığı,
uykusuz kalmak zorunda kaldığı durumlarda ya isyan eder ya kaçar ya yaşama
sevincini kaybeder, kolayca depresyona girer. Depresyonun nedenlerinden biri de
insanın nefsini hoşnut etme odaklı bir hayatı arzu etmesinden, hayal etmesinden
kaynaklı olumsuzlukları kaldıramamasıdır.
Görünen o ki her durumda
irademiz bize lazım! Hele ki zamane gençlerine ve çocuklarına...
O halde kendimizden
başlayarak yapmamız gereken ve bizi başarıya, hayırlı insan olmaya erdirecek
işlerimizi listeleyip günlük bir programa oturtalım. Yapmamamız gerekenleri de
belirleyip nefis tarafından her dürtüldüğümüzde ona karşı kılıcı çekelim.
Örneğin elimize aldığımız kitabı bırakmamız için telefondan gelen her bildirim
sesiyle bizi dürten nefsi susturmak için alınacak en iyi tedbir bildirimleri
sessize almak, günün sadece belli vakitlerini, sınırlı olmak şartıyla telefona
ayırmak olabilir. Eğer telefonla aramıza bir mesafe katmaz isek bize verilen
ömür sermayesinden çok şey çalacağı kesin.
Allah Resulu (sav)
"Erteleyenler helak oldu" buyuruyor. Nefis bizim hayrımıza olan tüm
işleri erteletmek için sürekli gerekçe üretir. Ertelediğimiz anda yenilmişiz
demektir. Onun için helak ve ertelemek eşdeğer tutulur Allahu alem. Başarıya
götüren işler bizi bunaltsa dahi kendimizi yapmaya zorlayacağız ki bu iradeyi
güçlendirme antrenmanlarının sonunda artık yapılması gereken şeyleri
zorlanmadan, zevkle, hayatın merkezine alarak yapabilme becerisini kazanabilelim.
Nefsin tüm arzularını tatmin
etmenin kutsallaştırıldığı bu çağda enkazın altında en çok kalanlar gençler ve
çocuklar.
O halde biz de çocuklarımız
için Kur’ani yöntemi kullanalım. Nefsin isteklerine karşı her direndiklerinde,
düzenli salih amel yaptıklarında, her kitap bitirdiklerinde onları
ödüllendirelim. Rabbimiz bu dünyada işlenen her güzel amel için kullarına
ahirette ödüller belirlemiş, bu da yetmemiş salih amel işleyenleri övmüş.
Aldıkları materyalist eğitimin etkisiyle her şeyi peşin olarak bu dünyada
görmek, elde etmek isteyen çocuklarımızın iradesi kuvvetlenene kadar onları
ödüllendirelim, davranışlarını övelim, takdir edelim. İradeleri
kuvvetlendiğinde, yaptıkları amellerle, okudukları kitaplarla, girdikleri
İslami eğitim ortamlarıyla zaten bilinç düzeyleri de artmış olacak. Hayırlı bir
hayat otomatikman kendilerinde sistemleşmiş olacak. Zaten mesele bilmek değil,
uygulamak... Bilgi çok uygulama konusunda iradeler zayıf.