İsrail terör rejimi en
acımasız bir şekilde Gazze halkını vurmaya devam ediyor. Yüreklerin dayanmadığı
görüntüler tüm insanlık ailesine medya aracılığıyla servis ediliyor.
Üç ayı geride bırakan bir
süreç yaşandı.
Dile bu süreci söylemek kolay
ama acılar içinde kıvranırken şükürden, hamdden, tevekkülden eksik kalmayan
Gazze halkı için çok ama çok zor.
Saldırılarda şehid olanların
sayısı 23 bini aştı. 50 binden fazla yaralı, acilen müdahale ve tedavi
bekliyor. Tedavi imkanı olmayan yaralılar şehid oluyor. Kayıp sayısı ise 8 bin
civarı.
Her gün ekranlarda ölü,
yaralı ve kayıp istatistikleri paylaşılıyor.
İsrail bombardımanlarından
sağ kalanlar Gazze içinde sürgünden sürgüne gidiyor. Yer değiştirirken İsrail
askerleri tarafından çantaları boşaltılıyor, para altın gibi değerli eşyaları
çalınıyor. Terk ettikleri evlerindeki eşyalar yine bu canavarlar tarafından
soyuluyor.
Refah sınır kapısından insani
yardımların girişi kısıtlı olduğu için Gazze’nin kuzeyine iki haftaya yakındır
gıda ulaştırılamamış. Bombardımanın devam ediyor olması, internet ve elektriğin
kesik olması yaralılara ve enkaz altında kalanlara ulaşımı engellediği gibi
yardımların dağıtılmasını da engelliyor.
Ağır yaralıların acilen
Mısır’a tedavi için gönderilmesi gerekiyor fakat kapılar açılmıyor. Mazlum
Gazze halkı açlık, dondurucu soğuk, temiz su bulamama ve insani ihtiyaçların en
asgari düzeyde dahi karşılanamaması haliyle başbaşa.
Her yere ölüm ve zulüm
yağdıran canavar İsrail durdurulamıyor. Filistin'in Kudüs, Batı Şeria gibi
diğer bölgelerinde de Müslümanları zorla evlerinden çıkartıp bilinmeyen yerlere
götürüyor, cezaevine atıyor, işkencelere maruz bırakıyor, şehit ediyor.
Çocuklar bilinmeyen yerlere götürülüyor, akıbetlerinden haber alınamıyor.
Şehitlerin naaşları mezardan
çıkartılıyor, organları ve derileri çalınıyor.
Modern dünyanın gözleri
önünde yaşanan bu barbarlığı dünya Liderleri izlemeye devam ediyor.
Batılı Ülkelerin yönetimleri
işgalciden yana tavır alsa da vicdan sahipleri sosyal medyaya düşen acı
görüntüler karşısında ayakta. Siyonist soykırımını kınadığı için işinden atılan
gazeteciler, öğretim üyeleri, akademisyenler, karikatüristler ve okuldan atılan
öğrencilerin sonu gelmiyor.
Sesini çıkartan
bulunduğu kurumda fişleniyor ve direk görevine son veriliyor. Buna rağmen
vicdan sahipleri İsrail soykırımını kınamayı, Filistin bayrağı açmayı,
mitinglere katılmayı insani bir sorumluluk olarak kabul ediyor ve sinmiyor.
Ahhh Gazze!
Eriyip bitmeyen imana sahip
koca yürekli Gazze.
Öldükçe dirilen, yara aldıkça
şükreden, zulümlerin en beterini yaşadığı halde sabreden, kahraman Gazze.
Gazze halkındaki bu
ruh, Batılı insanı imanla buluşturuyor. Artık binlerce Kur’an basılıp Avrupa
Ülkelerine gönderiliyor. Tarihin hiçbir döneminde Avrupa'da bu kadar Kur’an
satışına rastlanmadığı söyleniyor.
Türkiye'de de yine kazanlar
kaynıyor. Ne zaman siyoniste karşı miting yapılsa iç karışıklık çıkartılıyor.
12 Eylül 1980 darbesi öncesi Milli Görüş Filistin için bir miting düzenlemişti.
Ardından darbe yapıldı. 28 Şubat darbesinin gerekçelerinden birisi olarak
Sincan'da yapılan Kudüs programı gösterilmişti.
2024 yılının ilk sabahında
Galata'da Filistin için yapılan dev miting sonrası Ülke yine darbeye zemin
hazırlayacak pozisyona getirilmek istendi. Tevhid bayrağı taşıyan bir vatandaşa
saldıran kişi içimizdeki İsrail sevicileri tarafından tebrik edildi. Tevhid
bayrağı taşıyan kişi hakkında İstanbul ve Ankara barolar birliği ile Türkiye
Barolar birliği suç duyurusunda buldu. Toplum yine ayrıştırıldı,
kutuplaştırıldı. Oluşturulan suni gündem üzerinden İsrail soykırımını kınayan
dev mitingin mesajları gölgelendi. Gazze yine gündemden düşürüldü.
İran'a yapılan bombalı
saldırı, Beyrut’ta HAMAS’ın Üst düzeylerinden olan Salih El Aruriye düzenlenen
suikast. Türkiye’de gerçekleştirilen iç karışıklıkların hepsi bir merkezden
yönetilen olaylar.
İsrail Gazze’de
gerçekleştirdiği soykırımları sadece oturduğu yerden izleyen bir dünya istiyor.
Dört bir taraftan Ülkeleri köşeye sıkıştırıyor.
Ama Allah(cc)’ın da bir planı var. Müminler ancak O'na dayanıp güvenirler.