Amerika Üniversitelerinden yükselen hak arayışları tüm
Avrupa’ya doğru hızla yayılmaya devam ediyor. Hem de sistematik ve organizeli
bir şekilde.
Kitlesel eylemlere imza atan öğrenciler ve onlara
destek veren öğretim üyeleri polisin orantısız gücü ve şiddetine maruz kalsa da
bu durum onları caydırmıyor. Siyonizm adına uğradıkları her türlü şiddet
onların azim ve kararlılıklarını da sayılarını da arttırıyor. Öğrenciler gün
geçtikçe daha renkli, daha göz kamaştırıcı eylem ve söylemlere imza atıyor.
Onların eylemleri sadece Gazze’deki soykırıma karşı
çıkmaktan ibaret değil. Aynı zamanda özgür olmadığı 8 ay sürecinde kanıtlanan
bir dünya için özgürlük taleplerini dile getiriyorlar.
Siyonizm’in Gazze’de uyguladığı soykırımla birlikte
tüm perdeler aralandı. Demokrasi ve insan haklarının merkezi sayılan ABD’nin
korkunç yüzü kendi halkları nezdinde ortaya çıktı. Soykırım suçu işleyen
Siyonizme karşı Batılı devletlerin koşulsuz desteği, işlenen insanlık ve savaş
suçları Batı değerlerinin sorgulanmasını zorunlu hale getirdi.
İnsanlık bu kadar yükü artık kaldıramazdı. Bu kadar
karanlık, bu kadar zulüm, bu kadar haksızlık, hukuksuzluk karşısında vicdanını,
sorgulama yeteneğini, insanlığını, hak ve adalet istencini kaybetmiş olamazdı.
Gazze üzerinden başlayan protestolar Batı insanını
yeni bir yol arayışına sürükledi. Ne Kapitalist ne de sosyalist düzenler bu
dünyaya huzur getirmedi, insanoğluna emanet edilen her şeyi talan etti.
Vahşi Kapitalizm adına insan, içgüdülerinin elinde
oyuncak haline getirildi. Tüketim ve hazzın esiri edildi. Annesinden,
babasından, eşinden, akrabasından, komşusundan bireycilik putu sayesinde
kopartıldı ve yalnızlaştırıldı. Çevresindekilerle hasım haline getirilip, sanal
alemdeki şeytanların mahzenine kapatıldı. İnsana hedonizm, narsizm, futbolizm,
cinsel sapkınlık, marka, moda, müzik gibi putlar icat edip pazarladı.
İnsanlık tarihinde daha önce görülmemiş kitlesel
katliamlar, savaşlar, açlıklar, yerinden edilmeler, zulümler, talanlar, insan
hakları ihlalleri, modernizmden sonra yaşanmaya başladı.
Batının kendi ürettiği ve bilimsel kılıflar giydirdiği
feminizm ve cinsel sapkınlıklar yüzünden insanlığın çekirdeği olan aile
dağıldı. Cinsel suçlar, rüşvet, yolsuzluk, cinayet, alkol ve uyuşturucu
bağımlılığı Batının artık baş edemediği hastalıklar haline geldi.
Batı bilimsel ilerleyişini insanın fıtratıyla
savaşarak ve tabiatı talan ederek gerçekleştirdi. İnsana sığınabileceği bir yer
bırakmadı. İnsanı insanın kurdu, kendine emanet edilen doğanın da celladı
yaptı. Böylece kendi kendini tüketti.
Doğu-Batı fark etmez, insanlığını kaybetmemiş olan tüm
insanlık bu gidişattan memnun değil. Yeni bir yol arayışında.
Çünkü insanoğlu bunca iğretiyi, tiksinti verici
şeyleri sindiremeyecek özelliklerle, insani yetilerle donatıldı. İnsanca yaşaması
için verilen yetiler insanlığını kaybetmemiş her bir bireyi hak, adalet ve
ahlak arayışına sürüklüyor. İnsan fıtratının şu yeryüzünde aradığı tüm
güzellikler ve kardeşçe yaşayabilmenin yolu eşsiz bir sistem olan İslam
nizamında.
Gazze halkı ve direnişçiler canlarını vererek
kanlarını dökerek İslam’ın nasıl bir din olduğunu, yeryüzündeki insanlık için
tek kurtuluş yolu olduğunu gösterdi.
İnsanlığın
vicdanı oldu.
Hak ve adalet arayışı ellerde sallanan Filistin
bayrağıyla, boyunlara asılan kefiyelerle, duvarlara asılan Ebu Ubeyde
posterleriyle sembolleşti.
Güneş tüm ışıltısıyla Batıdan doğuyor. Hakkıyla sahip
çıkamadığımız Filistin davasına Batılı halklar sahip çıkıyor.