Karanlığın ortasında
Parlayan bir güneş gibi
İmanın doğduğu şehir
Mekke, Mekke güzel şehir
İmanın doğduğu şehir
Mekke, Mekke güzel şehir
Döneceğiz, döneceğiz
Vahyin kalbi döneceğiz
Geleceğiz, geleceğiz
Mekke bir gün geleceğiz.
Mekke’nin fethi yıl dönümünde Ömer
Karaoğlu’nun bu nağmeleri hep kulaklarımızda çınlar. Bir tarafta Mekke’nin
hasreti, diğer tarafta İslam’ın Mekke’ye hâkim olamamasının hüznü bizi alıp
nağmelere götürüyor.
Evet, İslam’ın ana şehri, bütün
şehirlerin anası, yeryüzünde Allah’a ibadet için ilk mabedin inşa edildiği
kutsal bir yer olan Mekke, iman ehlinin gönlünde ayrı bir yeri vardır. Bir
tarafta son peygamberin şehri, diğer tarafta ilk inananların burada uğradığı
işkence ve eziyetler, öbür tarafta hicret ve muhteşem fetih. İslam tarihinin
her safhasında Mekke karşımıza çıkıyor. Mekke’nin olmadığı bir sahne yok gibi.
Elbette böyle bir şehir tüm inananların gönlünde başşehirdir.
Müslümanların tarihteki durumları aynı
zamanda Mekke şehrine de yansımış, orası da ümmet ile beraber ya özgür ya da
tutsak olmuştur. Bugün ne yazık ki ümmetin içinde bulunduğu hazin durum gibi o
da hazin bir durumda. Vahhabi egemenliği altında, kralların yönetiminde mahzun.
Ümmete merkez ve yönetici olacağına dar kalıplara hapsedilmiş bir saltanatın
içine sıkışmış.
Mekke’nin asıl fonksiyonuna ulaşması için
ümmetin çok çaba harcaması gerekir. Aslında Mekke ve Medine bütün ümmetin ortak
yönettiği şehirler olmalı. Orası ümmetin olmalı. Böylece bütün ümmeti
birleştirmeli. Ümmete bir model olmalı.
Her yıl bütün dünyada Mekke’nin fethi
etkinlikleri düzenlenmeli. Ayrıca Mekke’nin misyonu gündeme alınmalı. Mekke’nin
bugün yaşadığı sorunlar dile getirilmeli. Çözüm yolları sunulmalı.
Hicaz’ın sadece bir hanedanın yönetimine
bırakılmayacak bir mesele olduğu işlenerek ümmetin bilinci bilenmeli.
Tüm çağların karanlığını yırtan, tevhidin
aydınlığına bir daha şahit olmak için Mekke ve fetihlerin bilinci canlı
tutulmalı. Önemi kuşaktan kuşağa aktarılmalı. Mekke bir daha aynı amaca hizmet
edecek duruma getirtmeli. Ümmetin başkentinde, ümmetin kontrolünde olacak bir
yer olmalı. Ümmetin sorunlarının konuşulup çözüme kavuştuğu bir merkez haline
gelmeli. Böylece yeni fetihler ve yeni umutlara kapılar açmalı. Dünyadaki
mazlum ve mustazafların umudu olmalı.
Şairin dediği gibi “karanlığın ortasından
parlayan bir güneş” olmalı. Ümmetin vahiyle insanları aydınlattığı, dünyaya
sulh ve selameti sunduğu bir mekan olsun.