Halkı Müslüman olan toplumumuzda LGBT’yi
toplumda yaymak ve normalleştirmek adına ciddi bir yol kat edildiğini görmemek
için herhalde kör olmak gerekir.
Dört bir taraftan o kirli örgütün
propagandasının yanı sıra gençler için üretilen cinsiyetsiz kıyafetleri ve bu
kıyafetlerin giyene yüklediği davranış biçimlerini de ıskalamamak gerekir.
Tabi kat edilen bu yolun asfaltında
çalışanların üzerine yağmur gibi fon yağsa da yol için kullanılan stratejileri
de gözden kaçırmamak gerekir.
ABD’de dahi LGBT’nin toplum nazarında
normalleşmesi, yayılması ve yasal koruma altına alınması süreci öyle kolay
olmadı.
Batı, Fransız ihtilali ve
Sanayileşmeyle birlikte her ne kadar gelenek karşıtlığını modernleşmenin bir
ölçütü olarak kabul edilse de toplumun büyük bir kesimi 1960’lara kadar
geleneğin ve dinin etkisinde yaşıyordu. Özellikle Amerika’da bu tarihe kadar
hukuku şekillendiren din ve geleneklerdi.
Zina, cinsel sapkınlıklar, kürtaj,
pedofili gibi durumlar ahlaksızlık sayılıyor, aileye önem veriliyor, kadınların
%80’ı ev hanımlığını ve anneliği tercih ediyordu.
1948-50 yıllarında bir zoolog olan Alfred
Kinsey Bilim kılıfıyla hazırladığı raporla o günün gazete manşetlerinde yazdığı
gibi ‘Amerika’nın ortasına bomba düşürdü’.
Tabi biz bu çalışmalarını yaparken
Kinseye, Rocafeller Vakfının verdiği maddi desteği bir kenara not düşmüş
olalım.
Cinsel devrimin mimarı sayılan Kinsey,
nerde bir cinsel suç işlemiş, tecavüzcü, sapık, fuhuş yapan kişi varsa bunlarla
anket yapıp, bu anketi toplumun geneliyle yapmış gibi yayınladı. Ve Amerikan
nüfusunun çoğunluğunu zina yapan, cinsel sapkın, pedofili, kürtaj olan, evli
olduğu halde zinayı kaçınılmaz olarak gören, nikahı gereksiz gören, bekar
olduğu halde kürtaj olan kimselerden ibaret gösterdi. Tabi işine yaramayan
anket sonuçlarını kullanmadı.
Tabi tıpkı Darwin’in teorileri gibi
Kinsey’in raporları da o günlerde sorgulanmadı, sağlaması yapılmadı, olduğu
gibi kabul edildi. Raporların ardından cinsel suç işleyenlerin avukatları artık
sanıklarını Kinsey’in raporlarını göstererek savunuyor. Toplumda yaygın olan
(!) bu davranışların suç sayılmaması gerektiği konusunda mahkemeye baskı
yapıyordu. Hukukun değişmesi konusunda yapılan ciddi bir çabanın ardından
1960’larda Amerikan ceza hukuku değişti. Artık tüm bu kötülükler özgürlük
kapsamında değerlendiriliyordu. Kinseyin raporlarını hazırlarken yaptığı
sahtekarlıklar yıllar sonra ekip arkadaşları tarafından itiraf edilse dahi
Amerikan hukuku, ahlak ve kültürü o raporlardan hissesini almış ve istenilen
maya tutmuştu.
Medya organları o güne kadar Amerikan
toplumunun hiç alışık olmadığı müstehcen ve gayrı meşru ilişkilerin
propagandasını yapmaya başladı. Aşama aşama toplum geleneksel ahlakla savaş
haline girdi ve Kinsey’in iddia ettiği kıvama ulaştı.
Amerika Psikiyatri Birliği APA 1973’
kadar, DSÖ ise 1990 yılına kadar LGBT’i kişilik bozukluğu, cinsel yönelim
karmaşası, olarak kabul etmeye devam etti.
LGBT’lilere ait bir barda çıkan olaylar
ve bir sapkının öldürülmesi bu sapkınlar için ciddi bir propaganda malzemesi
oldu. Aylarca kullanıldı, üzerinden ajitasyon yapıldı. Doğuştan böyle olduklarını
iddia eden bu sapkınlar mağduriyetler üzerinden kendilerini topluma kabul
ettirmeye çalıştılar. Ve en sonunda Amerika Psikiyatri Birliğini bastılar. Bu
birliğin içindeki cinsel sapkın Psikiyatristlerin de yoğun çabasıyla hiçbir
bilimsel veri olmadan APA tarafından LGBT hastalık tanımlamasından oy
birliğiyle çıkartıldı.
1990 yılında ise Dünya Sağlık Örgütünün
Ajandasından hastalık olmaktan çıktı ve normal bir durum olarak kabul edildi.
Bugün tüm dünyada bu sapkınlığı savunan
sözde bilimsel kuruluşlar APA’nın ve DSO’nun raporlarını referans olarak
gösterebiliyorlar.
Bizim Ülkemize LGBT sapkınlığının yasal
korumaya alınma süreci 2011’de imzalanan İstanbul Sözleşmesiyle başladı. Bu
sürece kadar dernekleşen, güçlenen, klüpler kuran bu sapkınlar İstanbul Sözleşmesiyle
adeta devlet ideolojisi haline geldi. Sosyal medyadan, okul kitaplarına, çizgi
filmlerden sinemalara kadar her alanda halen propagandaları yapılıyor.
Filmlerde en masum karakterler onlara veriliyor.
İlk etapta hak ve eşitlik talepleriyle
yola çıkan bu örgütler, gün geçtikçe ahlaksızlıklarını tüm topluma yayma ve
çocuklarımıza kadar dayatma peşindeler. Normal olanı baskı altına alıp kendi
anormallerini dayatıyorlar. Gençlerimizin, çocuklarımızın kıyafetleri dahi bu
sapkın kişiliği yansıtacak şekilde cinsiyetsiz ve çok müstehcen bir biçimde
üretiliyor.
Bu sapkınlığın propagandasının yapılması,
faaliyetleri suç kapsamına alınıncaya kadar, dernekleri ve klüpleri
kapatılıncaya kadar her Müslümanın tepki göstermesi ve İktidarı harekete
geçirecek organizasyonların yapılması elzemdir. Ve geç kalınmıştır.