Eskiden insanları
mankurtlaştırmak için beynine dışarıdan işlem yapılırdı. Yapılan işlemlerin
sonunda kişi kendisini, ailesini, soyunu, geçmişini yitirecek kadar
yabancılaşırdı. Her denileni yapan bir köle haline gelirdi.
Tabi bu yöntemle insanlar
sadık birer köleye dönüştürülürken, hayattan beklentileri de değişirdi. İnsan
olmanın tüm vasıflarından soyutlanıp, onurlu bir hayat yaşama isteğini
kaybederlerdi. Efendisinin emrine uymak için anne babasını bile öldürecek bir
caniye dönüşürlerdi. Yani anlayacağınız yapılan müdahale kişiyi pimi çekilmeye
hazır saatli bir bombaya çeviriyordu.
Modernleşmeyle birlikte
insanları mankurtlaştırmanın da yolları değişti. Doğrudan yapılan müdahalenin
yerini dolaylı müdahaleler aldı. Zihne enjekte edilen bilgi ve düşünce sistemi
ile insanlar daha az zahmetli yöntemlerle kimliksizleştiriliyor. Nereye, hangi
değerlere, hangi geçmişe ait olduğu inancını kaybediyor. Kendi coğrafyasına
ihanet etmeyi efendisi adına bir borç biliyor.
Batılı Eğitim yoluyla,
Müslümanların düşünce kalıpları değiştiriliyor, İslam aleminin her bir ferdi
Müslümanca düşünmenin temeli olan Tevhidi düşünceden uzaklaştırılıyor.
Müslümanca düşünmeyi
besleyen 'bilgi', kökünden sökülüp atılıyor, yerine zihinlere Batılı bilgi ve
bilim kutsanarak, yüceltilerek tek tek ekiliyor. Batılı 'bilgi ve bilim'
düşünebilmenin, bilgi üretebilmenin tek kriteri kabul edildiği için emperyal
hedeflere aykırı düşünebilmenin yani özgürleşebilmenin yani kendi özüne
dönebilmenin yani kim olduğunu, hangi değerlere sahip olduğunu anlayabilmenin
yolu kilitlenmiş oluyor.
Düşüncenin binası Batılı
temeller üzerine inşa edildiği için bir türlü ülkenin ekonomik, siyasi,
kültürel olarak ilerlemesini sağlayacak ufka erişilemiyor. Modern bilgi, dar
kalıplar arasında kişiyi sıkıştırıyor. Zihin terazisi, Batı ne derse ona
itaat edecek, Batı neyi tasdik ederse, onu doğru olarak kabul edecek şekilde
kendiliğinden ayarlanmış oluyor. Her bir zihin Batının gönüllü ve sadık
askerine dönüşüyor.
Bu serüven Modern, Batılı,
Kemalist Eğitim Sistemi eliyle yaklaşık yüz yıldır sistematik bir şekilde devam
ediyor.
Tabi Eğitimde
Batılılaşma serüveninin Cumhuriyetin kurulmasıyla başladığını kabul etmek,
bütün günahları, kurulan Laik sisteme yüklemek de haksızlık olur.
Bazı Osmanlı Padişahlarının
da Batı sevdasını göz ardı etmemek gerekir.
Bütün suçu Batılılara ve
içimizdeki Batıcılara yüklemek günah çıkartmanın en kestirme yolu olmuş.
Örneğin Batıya hayranlık
duyanlar ve gelin bizi şekillendirin diye buyur edenler bazı Osmanlı
Padişahları değil miydi?
Ya Batıya kendi devlet
adamlarını yetiştirsinler diye en zeki gençlerini gönderenler!
Üstelik Batıdaki eğitimini
tamamlayıp dönenleri Devletin en önemli kadrolarına, özellikle Eğitim ve
yönetim kadrolarına atayanlar...
Tüm bunlar yetmezmiş gibi
Osmanlı topraklarında Batılı okullar açtırıp, bu okullarda misyoner
eğitimcilerin ellerine en körpe zihinleri teslim edenler yine bazı Osmanlı
Padişahları değil miydi?
Batılılarla iş birliği yapıp
kendi toplumunu aşağılayan, kendi değerlerinden nefret eden, İslam kimliğini
reddedenler hep bu okullarda eğitim alanların arasından çıktı. Milliyetçilik,
Ulusalcılık belası bu okullarda türetildi. Yahudi eğitimciler tarafından o
okullarda yetişen gençlere aşılandı. Osmanlıyı yıkan kadro oralarda
teşkilatlandı, Cumhuriyeti onlar kurdu. Cumhuriyetin kuruluşundan sonra ülkenin
yönetimi yıllarca onların elinde kaldı. Fakat ne bilim ürettiler ne teknoloji.
Ne de Ülkenin gelişmesi, ilerlemesi adına bir şey yaptılar. Sadece binlerce
yıllık medeniyeti ve o medeniyete ait olan her şeyi talan ettiler, yaktılar,
yıktılar, geçmişe ait ne varsa tahrif ettiler, kendi toplumlarına zulmettiler,
ihanet ettiler.
Batılı bilgiyle mankurtlaşan
zihniyetin, Cumhuriyetin kuruluşuyla birlikte bu halka yapılan zulümleri
ülkenin çağdaşlaşması uğruna ödenen bedel olarak görmesine şaşmamak lazım.
Osmanlı, eğitim konusunda
kendi inanç ve değerlerinden yola çıkarak yenilenmeye gitmedi, işte o noktada
tükenişe geçti ve son nefesini verdi. Onun gırtlağına Batının eline teslim
ettiği gençler çöktü ve son nefesini onların ellerinde verdi. O gün bugündür
kültürel, ekonomik, siyasi, hukuki, dini özgürlüğümüzü tam olarak elde
edemiyoruz. Her konuda Batının tahakkümü altındayız. Onun çıkarlarını düşünmeye
mecbur bırakılıyoruz.
İçimizde sürekli hain
yetiştiren eğitim sistemini değiştirmedikçe bu durumdan kurtulmamız mümkün
görünmüyor. 20 yıllık iktidarında bunu başaramayan hükümet ise umut vermiyor.
HÜDA PAR ise taşıdığı
medeniyet ufkuyla ışıl ışıl parıldıyor, gözleri kamaştırıyor. Geleceğimizi
tehdit eden tüm sorunları masaya yatırıp reel bir perspektifle özgürlüğe giden
yola ışık tutuyor. Zihinleri özgürleştirecek reçeteler üretiyor.