0

Kim ister ki yıllarca uğrunda zamanını verip, alın teriyle kazandığı malını, mülkünü, evini geride bırakıp uzaklaşmayı, kim ister ki doğduğu toprakları terk etmeyi. Bağında bahçesinde koşuşturup, büyüdüğü mekânları ardına bakmaksızın bırakıp gitmeyi. Aileyi, dostları kısacası hatıraları geride bırakmayı kim ister sahabeden başka… Ancak öyle sahabeler var ki davaları, idealleri uğruna bu ızdıraba katlanıp başka diyarlara hicret eden. Onların tek bir gayesi oldu yaşamları boyunca; Allah rızası uğrunda, O’nun adını ve mesajını dünyanın dört bir tarafına ulaştırmak.Asrı saadette Peygamber Sevdalısı olmak demek mal mülkten vazgeçmek demekti Süheyb bin Sinan misali…

‘’Yine insanlardan kimi de vardır ki, Allah'ın rızasına ermek için kendini feda eder. Allah ise kullarına çok merhametlidir.’’(Bakara suresi 207)

Müfesirlerimizden olan  İkrimeye göre ise bu ayette zikredilen insanlardan maksat, Muhacirler­den belli kişilerdir. Bunlar da Süheyb b. Sinan ve Ebu Zer olduğunu bize nakleder.Ayetin sebebi nüzulü ise şöyledir:Süheyb b. Sinan, Mekke’denMedine’ye hicret etmek istediği zaman kavmi ona engel olur ve onu hapsederler. Bunun üzerine Süheyb kavmine şöyle der: "Evimi ve malımı ve elimde bulunan her şeyimi size vereyim yeter ki beni ser­best bırakın, gidip Hz. Muhammed’e kavuşayım. "Bu teklifi kabul ederler. Sü­heyb de evini ve malını onlara bırakarak Allah ve Resulüne hicret eder. İşte bu­nun üzerine bu âyet nazil olur. Süheyb Medine’ye yaklaştığında, sahabe-i kiram­dan bazıları kendisini karşılar. Hz. Ömer de onların içerisindedir o vakit. Hz. Ömer, Süheyb’e der ki: "Ticaretin kazanç sağladı." Süheyb: '"Nedir o?" der. Hz.
Ömer de bu âyetin nazil olduğunu ona haber verir.

Eğer mal-u mülk Allah ve Resulünün sevdası için kurban edilirse, Hicrette Nebi aleyhi selamın dediği gibi; Allaha ve Resulüne olursa, o vakit göklerin dudakları açılır, oradan vahiy sağanak halinde yeryüzüne boşalır hiç araya firak girmeksizin. O gün Kuran ‘’Allah'ın rızasına ermek için kendini feda eden’’ Süheyb bin Sinanlardan bahseder.

Kim ister ki nazenin bedenine zarar gelmesini, kim ister ki üzerine titrediğimiz azaların kılına zarar verilmesini, kim ister ki aynanın karşısında saatlerce baktığımız simalarımıza bir çiziğin değmesini, kim kabul eder ki azaların felç olup, eksilmesini ve kim canından vazgeçer cananı için, Hubeyb bin Adiyyve Abdullah bin Cahş’dan başka…

- Artık ölmeye hazır mısın? Diye sordular Hârisoğulları hırsla yaklaşarak. Aslında O'nun bağırıp çağırmasını istiyorlardı. Çünkü o zaman daha keyifle, işkence edeceklerdi. Fakat aksine Hubeyb halâ sâkindi: 
- Müslüman olarak öldükten sonra, ne şekilde can verirsem vereyim, önemli değil. Çünkü bütün çektiklerim, Allah ve Resûlullah sevgisi içindir. Cenâb-ı Hak dilerse, parça parça edeceğiniz vücudumun zerresini, lütuf ile Cennetine nâil eyler, dedi.Hazret-i Hubeyb, son namazını kıldıktan sonra, Mekkeli müşrikler, onu tutup darağacına kaldırarak bağladılar. Yüzünü kıbleden Medine'ye doğru çevirdiler. Sonra: 
- Vallahi dinimden asla dönmem! Bütün dünya benim olsa, bana verilse yine İslamiyet’ten dönmem. 
- Şimdi senin yerine Peygamberinin olmasını, onun öldürülmesini, sen de evinde rahat oturasın ister misin? 
- Ben Muhammed aleyhi selamın değil benim yerimde olmasını, Medine’de yürürken ayağına bir diken bile batmasına asla razı olmam! 

Ryan Reynold

0 yorum

FİKRİNİZİ BELİRTİN

Zorunlu alanları doldurunuz *